Oyuncu Emre Kıvılcım bilinmeyenlerini anlattı: Veda Mektubu değil veda bildirisi yazdım!

Emre Kıvılcım ‘Veda Mektubu’nda canlandırdığı Mehmet karakterine benziyor; “Ben de olgunumdur, sakin bir hayatım var, planlı yaşamayı severim” diyor. Lakin bunların yanında epey kibar, sıcak, güler yüzlü ve heyecanlı biri. Kendisi “Benim için aslolan
performans” dese de yeteneğinin yanı sıra ekranın aradığı esmerlik, düzgün fizik üzere kriterleri de tam manasıyla karşılıyor. Başlıyoruz onu yakından tanımaya…

Fotoğraflar: Muhsİn Akgün/MASTÜDYO

◊ Seni magazinde pek görmedik lakin çok hayranın var. Endonezya’da bile bir markanın yüzü olmuşsun…

İlk oynadığım ‘Elif’ dizisi yaklaşık 45 ülkeye satıldı. Başarılı bir formda 3 sene sürdü. Gösterildiği ülkeler içinde, Endonezya’da çok öne çıktı. Gidene kadar ben de bu kadar yankı uyandıracağını düşünmemiştim lakin orada bir izdihamla karşılaştım. Endonezya’nın bende farklı bir yeri var.

◊ Sence dizilerimizin yurtdışında bu kadar sevilme sebebi ne?

Daha hayattan bahisler işleniyor ve kültürümüz insanların dikkatini çekiyor. Kendilerinden çok şey buluyorlar bence. Türkiye hakikaten sektörel olarak dünyada yeri olan bir ülke.

İş konusunda hassasımdır

◊ Kadın izleyiciler sana bayılıyor. Sen jön müsün?

Jön ne demek?

◊ Yakışıklı erkek başrol oyuncusu diye tabir edebiliriz…

Klasik olacak tahminen lakin yalnızca büsbütün fizikî özellikleriyle var olan bir başrol oyuncusu olmak istemem. Birtakım karakter oyuncuları o kadar düzgün performans sergiliyor ki başrollerden daha çok yankı uyandırabiliyorlar.
O yüzden aslolan benim için her vakit performans. Umarım daima kendini geliştirebilen bir oyuncu olurum.

◊ Sence mesleğinin ne kadarı yetenek, ne kadarı dış görünüş?

Oyunculuk mesleği de hayatın kendisi üzere. Hayatımızda hangi özelliklerimiz ne kadar etkiliyse bölümde de onların öne çıktığını görüyoruz. Natürel kelam her vakit seyircinin.

◊ Şimdi seni Kanal D’de yayımlanan ‘Veda Mektubu’nda, Mehmet karakterinde izliyoruz. Mehmet mantık adamı. Sana ne kadar benziyor?

Mehmet olgun, planlı yaşamayı seven, hayatına çok duygusal değil, mantıksal kararlar vererek devam eden, işkolik bir karakter. Ayrıyeten sevdiği insan için her şeyden vazgeçmeyi göze alabilecek ve yeri geldiğinde onu kendinden bile koruyacak biri. Yapımcımızla konuştuğumda Mehmet’e kendimi çok benzettiğimi söylemiştim. Oynadıkça örtüşen noktalar buldum.

◊ Ne üzere özellikleri sana benziyor?

Ben de olgunumdur, sakin bir hayatım var, planlı yaşamayı severim. İş konusunda çok hassasımdır, onun dışındaki konularda çok duygusal davranan biri olmadığımı düşünüyorum. Sevdiğim kişinin memnunluğu benim de her vakit önceliğim olmuştur. Ancak dizide Mehmet’in hayatı planladığı üzere gitmiyor ve hislerin öne çıkmasıyla anı yaşamaya, kendini plansız bir biçimde vaktin akışına bırakmaya başlıyor. 

◊ Aşkın için sen de bu türlü çaba eder misin?

Tabii ederim, Malatyalıyız (gülüyor).

◊ Hiç o denli bir aşk yaşadın mı?

Çok uğraş etmem gereken durum olmadı. Vakte bırakınca ilerledi. Natürel karşındakinin memnunluğu için bazen çabalaman gerekiyor. Âşık oldum lakin kimsenin peşinden koşmadım.

◊ Peşinden koşacağın birisini istiyor musun hayatta?

Şu anda hayatımda biri var zati, o yüzden hayır.

Veda iletisi yazdım

◊ Canlandırdığın karakter aşkı uğruna ailesini karşısına alıyor. Sen bu kadar yiğit olabilir misin?

Mehmet aslında ailesine rest çekip gidemiyor da. Sanırım ailemi karşıma almam lakin sevgimden de vazgeçmem. İkisini ortak bir noktada buluşturmak için uğraş ederdim.

◊ Hiç ailenin karşı çıktığı bir ait oldu mu?

Yok, esasen ailemin genelde geç haberi olur. Annem genelde her şeyi bilir.En son babam duyar olayları. Ciddiye binince ona söylerim.

◊ Dizinin odağında bir veda mektubu var. Bu türlü bir ayrılık yaşadın mı?

Ben veda mektubu değil de veda iletisi yazdım. Uzun vadeli ilgilerim oldu. Ayrılınca “Hadi görüşürüz” deyip gitmiyorsun. Karşılıklı bir açıklama gerekiyor. Bunu ayrıldıktan sonra yapacaksan arayarak olmuyor, ileti yoluyla yapıyorsun. Benim de uzun uzun açıklamaların yazıldığı iletilerim olmuştur.

 Kıskançlık biraz var

◊ Bir müddettir oyuncu Yulduz Rajabova ile birliktesiniz. İsmi söylem etmek güç olmuyor mu?

Özbekistanlı, ismi da Özbekçede yıldız manasına geliyor. O yüzden ben de Yıldız diyorum.

◊ Bir dizi setinde başladı alakanız değil mi?

Evet, şimdiki projeden evvel Türkiye-Özbekistan ortak imali, Celalettin Harzemşah’ın hayatını anlatan bir iş çektik. Oradaki partnerimdi.

◊ İlk görüşte aşk mıydı?

Tabii ki birinci görüşte etkileşim vardı. Dizi çekimleri için Türkiye’ye gelmişti. Pandemi başladı ve 7-8 ay burada kaldı. O devirde birbirimizi tanıdıkça serüvenimiz başladı.

◊ Romantik misindir?

Çok romantik değil lakin komiğim. Şakalaşmayı severim, sevgilimle hem arkadaş hem sevgili olurum. Birbirimizin gereksinimi neyse onu karşılarız yani.

◊ Yulduz Hanım Özbekistan’da yaşıyor. Uzaklığın aşka tesiri ne oluyor?

Zor bir süreç. Fakat sevince bunların üstesinden geliyorsun. O yüzden vakti geldiğinde yaşanabilecek durumlara kucak açmış bir biçimde bekliyorsun.

◊ İkiniz de oyuncusunuz. Lakin ortada kültür farkı da var. Kıskançlıklar yaşanıyor mu? Mesela birinci kısımda senin baklavaları falan gördük…

Kıskançlık biraz var (gülüyor).Özbekistan’da dizilerde öpüşme sahneleri ya da üstsüz sahneler yok. Onun da çok alışık olmadığı bir sistem. Aslında alışma evresinde şu an. Latife bir yana, Yulduz da oyuncu olduğu için buraları kolay aşıyoruz.

İlk adımı daima bayanlar attı

◊ Hep güzel ve ilgi gören biri miydin?

Ben güzel mıyım? Teşekkür ederim. Üniversitede dikkat çekiyordum sanırım. Artık aklıma geldi de bazen arkadaşlarım gerimden yürürlerdi; “Bilerek senin gerinde yürüyoruz, bizi lakin o denli fark ederler” falan diyorlardı (gülüyor). O vakitler çok da farkında değildim yani bunun. Oyunculuğa da güzel olduğum için başlamadım doğal.

◊ Çapkın ya da flörtöz bir tarafın var mı?

Flörtöz değilim, çapkın hiç değilim. Zati flörtöz olmak için fazla düzümdür. Hayatımda kimse olmasa da birisinden etkilensem bile utanıp hiç konuşamadığım yıllarım oldu. Örneğin lisedeyken birini sevmiştim. Hiç konuşamadan geçti, bitti.

◊ Aa, sahiden mi?

Evet, maalesef 3-4 sene boyunca hiç konuşmamıştık, ben çok utangaç olduğum için. Sonraki bağlantılarımda de genelde birinci adımı daima bayanlar attı.

◊ Bu kadar utangaç biri için güç bir meslek seçmişsin…

Kamera olmadığı vakit, dışarıda bir fotoğraf çekimi yapılıyorken bile biraz çekiniyorum aslında. Ancak kamera, grup, set olunca konutumda üzere hissediyorum kendimi ve rahatlıyorum. Bu formda utangaçlığımı da aşıyorum.

◊ Sosyal medyada çok takipçin var. Ahlaksız teklifler geliyor mu?

Geliyor alışılmış.

◊ 1’den 10’a kadar derecelendirsen. Ne düzeyde?

8-9’lar (gülüyor).

◊ Neler geliyor?

En günahsızı evlenme teklifi, o denli söyleyeyim yani.

◊ Sosyal medyadan biriyle tanışıp birlikte olur musun?

Yok.

Nurgül Yeşilçay, Rabia Soytürk (üstte, sağda), Selim Bayraktar ve Bennu Yıldırımlar’ın rol aldığı ‘Veda Mektubu’ pazartesi 20.00’de Kanal D’de.

Yıllık müsaademi alıp sete çıktım

◊ Malatyalısın… Ailen orada mı? Yaşanan sarsıntı felaketi sizi nasıl etkiledi?

Ailem İstanbul’da oturuyor, 10 yaşımdayken taşındık Malatya’dan İstanbul’a. Ailemin bir kısmı hâlâ Malatya’da. Zelzeleden ötürü biz de çok güç bir süreç yaşadık. Bir kaybımız olmadı lakin aileden kimse meskenine giremiyor hâlâ. Ruhsal açıdan büyük zahmet atlattılar, meskenleri ağır hasarlı olanlar da var.

◊ Çok geçmiş olsun. Pekala anne-baba mesleği neydi?

Babam emekli, annem mesken hanımı. Üç kardeşiz. İkiz kardeşim var. Avustralya, Sidney’de yaşıyor. O da erkek.

◊ Benziyor mu sana?

Çift yumurta ikiziyiz. Fizikî olarak benzemiyoruz fakat ses tonu, hareketler, mimikler tıpkı.

◊ İkizlerde birinin canı acıdığında başkası de hisseder falan derler. O denli mi nitekim?

Yok, o tek yumurta ikizlerinde ancak ikiz olmak farklı sahiden. Olağan kardeş üzere değil. Adeta onun için yaşıyorsun, her başarında ona nasıl yararlı olabilirim diye düşünüyorsun. Çok acayip.

◊ Aslında kimya mühendisisin. Oyunculuk nereden çıktı?

Üniversite yıllarında başladım. Sonra mesleğimi yaparken oyunculuk eğitimi aldım. Yani menajersiz girdim bu işe.

◊ İşyerinde yıllık müsaade kullanıp birinci sinemasında oynamaya gitmişsin. Hakikat mu?

Evet, sahiden o denli oldu. Benim çalışmadan oyunculuk kovalayabilecek durumum yoktu. Hayatıma devam etmek için para kazanmam gerekiyordu. Her gün işten çıkardım, akşam Cihangir’e kursa giderdim. O halde devam ederken bir gün sinema teklifi geldi. Yıllık müsaademi alıp birinci sefer sete çıktım.

◊ Şirkettekilerin haberi var mıydı sinemada oynayacağından?

Onlara “Malatya’ya gidiyorum” dedim. Sinema yayımlandığında da şirketten ayrılmıştım. Çabucak akabinde yeni bir proje geldi. Ben en tabandan, tek başıma başladım. O yüzden yaptığım her iş benim için manalı ve hayatımda bir yere sahip oldu.

◊ İş güvenliği uzmanlığı üzerine de yüksek lisans yapmışsın akabinde. Fakat hepsini bırakıp oyunculuğu seçmişsin. Ailen ne reaksiyon verdi?

Ailelerin yüzde 80’i çocuğunun garanti bir işi olsun istiyor… Çocuklarının yeterliliği ismine risk alsın istemiyorlar. Lakin genelde üniversiteye gittikten sonra tek başına karar vermeye başlıyorsun, hayatın değişiyor. Bana da “Emin misin” dediler. Zira oyunculuk büyük bir bilinmezlik, çok acımasız bir kesim üzere görünüyor dışarıdan. Ben rahatsız edici boyutta olaylar yaşamadım.

Hayallerinizden vazgeçmeyin

“Oyunculuk için verdiğim çabayı kendim biliyorum. Kahırlar yaşadığım devirler oldu. Fakat hiçbir vakit pes etmedim. Bu mesleğe yeni başlayacak olanlara ‘Hayallerinizden asla vazgeçmeyin, herkesin bir vakti var, ümitsizliğe kapılmayın’ diyebilirim.”