Kıyamet alametleri nelerdir, kaç tanesi gerçekleşti? 54 kıyamet alametleri nelerdir? Gerçekleşen ve gerçekleşmeyen kıyamet alametleri

Kıyamet alametleri nelerdir, kaç tanesi gerçekleşti? 54 kıyamet alametleri nelerdir? Gerçekleşen ve gerçekleşmeyen kıyamet alametleri
Yayınlama: 23.07.2024
Düzenleme: 23.07.2024 00:06
3
A+
A-


54 kıyamet alametleri nelerdir? 54 kıyamet alametleri kaç tanesi gerçekleşti, kaç tanesi gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyen 6 kıyamet alameti nelerdir? Bu yazıda Kıyamet alametleri nelerdir, kaç tanedir ve hangilerinin gerçekleşip hangilerinin gerçekleşmediğine yer verdik. Peki, 54 kıyamet alametleri nelerdir? 54 kıyamet alameti, tüm gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş kıyamet alametleri yazımızda…

54 KIYAMET ALAMETLERİ NELERDİR?

Sadece Allah tarafından bilinen kıyamet günü vaktinin ne zaman gerçekleşeceği günümüzde alametlerine bakılarak az çok anlaşılabilir. Ancak yine de kesinlikle hangi gün olunacağı uzmanlar tarafından bile bilinemez. Sadece küçük ve büyük olmak üzere görülebilecek bazı alametler, ahir zamandaki durumu gözler önüne serebilir. Sözlüğe baktığımızda “alâmet” anlamındaki şeratın çoğul hali eşrât ile “zaman dilimi, belirlenmiş vakit” manasını taşıyan sâat kelimelerinden oluşan eşrâtü’s-sâa “kıyamet alâmetleri” anlamına gelir. Kıyametin kopmasına yakın görülebilecek küçük alametlerinden sonra büyük kıyamet alametleri görülecektir. Peki bu kıyamet alametleri neler? Madde madde kısaca kıyamet alametleri göstergeleri:

KÜÇÜK KIYAMET ALAMETLERİ

Allah (c.c) emrettiği dini gerekliliklerin ihmali ve ahlakın giderek bozulması gibi insan iradesine bağlı gerçekleşen küçük alametler arasında; ilmin yok olup cahilliğin artması, şarap içme ve zinanın yayılmasını oluşturan, adam öldürme durumlarındaki artışlar, dünya malının bolluğu gibi belirtiler küçük kıyamet alametleri arasında sayılabilir.

BÜYÜK KIYAMET ALAMETLERİ

Kıyametin kopmasından hemen ardından görülecek olup devamını birbirini izleyen olayları kapsar.

KISACA KIYAMET ALAMETLERİ NELER? MADDE MADDE KIYAMET ALAMETLERİ

Gerçekleşen kıyamet alametleri;

1- Hz. Mehdi ortaya çıkacak,

Efendimiz (SAV), hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: ‘Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.’ (Tirmizi)

2- İnsanlar Kuran-ı Kerim’in önemini unutacak,

3-Farz ibadetlerden olan namaz kılınmayacak,

4- Emanete riayet edilmeyecek,

5- İnsanlar faizi helal sayacak,

6- Hak etmeyen seviyesiz kimseler yönetici konumuna geçecek,

7- Anne-babaya isyan edilip erkekler hanımların emrine girecek,

8- Geçmişe lânet okunacak,

9- Akşam mümin olarak uyuyan sabah kâfir olarak kalkacak,

10- Yöneticiler insanlara zulmedecek,

11- Mescitler süslenecek ama ibadete önem verilmeyecek,

12- Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinecek,

13- Kadınlar sosyal hayatlarında daha çok ön plana çıkacak.

14- Erkekler kadınlara benzemeye çalışacak, açıklık artacak, hayasızlık çoğalacak,

15- Kader yok sayılacak

16- Toplu ve âni ölümler çoğalacak,

17- Sıla-i rahim kaybolacak

18- Kitapların sayısı artacak,

19- Yağmurlar ve yıldırımlar artacak

20- Güneş batıdan doğacak

21- Kabe yıkılacak

22- Yecüc ve Mecüc çıkacak

23- Dabbet-ül-arz çıkacak

24- Hz. İsa gökten inecek

(İbn Kesîr, I, 21, 178-179; Berzencî, s. 70-75; Hammûd b. Abdullah et-Tüveycirî, II, 78, 293; Yûsuf b. Abdullah el-Vâbil, s. 179-235).

GERÇEKLEŞEN KIYAMET ALAMETLERİ!

KIYAMET ALAMETLERİNDEN HANGİLERİ GÖRÜLDÜ?

Kıyamet alametleri olarak geçen durumlardan 10 tanesi gerçekleşmediği sürece kıyametin de olmayacağını söyleyen Efendimiz (SAV) hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: “Kıyametten önce on alâmet görmediğiniz sürece dünyanın sonu gelmez.” (Müslim, “Fiten”, 39; Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 11; İbn Mâce, “Fiten”, 28)

Halk arasında sık sık gündeme gelen ve tartışma konusu olabilen durumlardan birisi de kıyamet gününün ne zaman kopacağı ve alametlerinin neler olduğudur. Dini kaynaklarda belirtilen kıyamet alametlerinden bazılarının günümüzde gerçekleştiği düşünülmektedir. Gerçekleşen kıyamet alametleri arasında insanlar tarafından şu yorumlar yapılabilmektedir:

1- İnsanlar bina yapmakta birbirleriyle yarışıyorlar.

2- İnsanlardaki memnuniyetsizlikler artıyor, hayatlarından şikayetçi oluyorlar.

3- Büyük doğa olayları gerçekleşecek. Hava şartları normal seyrinde gitmeyecek…

4- Ülkeler arasında karmaşıklık yaşanarak iç savaşlar görülüyor, ilişkiler bozuluyor.

5- Cahillik artıyor, bilgisizlik daha net görülüyor…

KURAN’DA KIYAMET ALAMETLERİ GEÇİYOR MU?

Allah’ın kitabı olan Kuran-ı Kerim’de kıyamet günü işaretlerinin neler olduğuna dair yalnızda Ye’cûc ve Me’cûc’ün gelişinden (el-Enbiyâ 21/96), dâbbetü’l-arzın çıkışından (en-Neml 27/82), göğün insanları saracak bir duman (duhân) yayacağından (ed-Duhân 44/11-12) ve ayın yarılacağından (el-Kamer 54/1) bahsedilmiştir.

“Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”- Muhammed Sûresi, 18. Ayet

“Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman,İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.”- Zilzal Sûresi

KIYAMET ALAMETLERİ NEDİR?

Sözlükte “alâmet” mânasındaki şeratın çoğulu olan eşrât ile “zaman dilimi, belirlenmiş vakit” anlamına gelen sâat kelimelerinden oluşan eşrâtü’s-sâa “kıyamet alâmetleri” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de değişik adlarla anılan kıyametin isimlerinden biri “es-sâa”dır. Kur’an’da eşrâtü’s-sâa terkibi yer almamakla birlikte bir âyette eşrâtın “sâat”in yerini tutan zamire muzaf olması yoluyla bu terkip dolaylı biçimde oluşturulmuştur (Muhammed 47/18). Kur’ân-ı Kerîm’de “kıyametin kopma zamanı” anlamında kırk yerde geçen sâat kelimesinin yer aldığı âyetlerde kıyametin mutlaka vuku bulacağı belirtilir. Onun kopuş zamanı yaklaşmış ve alâmetleri ortaya çıkmıştır. Ansızın gerçekleşecek olan kıyametin kopuş zamanına ait bilgi Allah nezdindedir, dünyadaki davranışlarının karşılığını görmeleri için bunun zamanı insanlardan gizlenmiştir (M. F. Abdülbâki, el-Mu?cem, “sâ?at” md.). Kur’an’da kıyamet alâmetlerinin nelerden ibaret olduğuna dair bilgi verilmemiş, sadece Ye’cûc ve Me’cûc’ün gelişinden (el-Enbiyâ 21/96), dâbbetü’l-arzın çıkışından (en-Neml 27/82), göğün insanları saracak bir duman (duhân) yayacağından (ed-Duhân 44/11-12) ve ayın yarılacağından (el-Kamer 54/1) bahsedilmiştir.

Hadislerde de kıyamet alâmetleri eşrâtü’s-sâa tabiriyle ifade edilir. Bu hadislerde belirtildiğine göre Hz. Peygamber kıyametin kopuş zamanını bilmediğini söylemiş, ancak kopmasından önce vuku bulacak bazı olayların onun yaklaştığının alâmetleri sayılacağını haber vermiştir (Buhârî, “Îmân”, 37). Âhir zaman peygamberi ve son nebî olması dolayısıyla kıyamete yakın bir zaman diliminde gönderildiğini açıklayan Resûl-i Ekrem’in (Buhârî, “?alâ?”, 25, “Ri?a?”, 39; Müslim, “Fiten”, 132-135) kıyamet alâmeti olarak zikrettiği rivayet edilen olayların başlıcaları şunlardır: İlmin ortadan kalkıp cehaletin yerleşmesi, sarhoşluk veren içkilerin yaygınlaşması, zinanın alenî hale gelmesi, köle kadının efendisini doğurması, çobanların zenginleşerek bina yapmakta yarışması, zekât verilecek kimse bulunamayacak kadar servetin çoğalması, aynı davayı güden iki büyük topluluğun birbiriyle savaşması, adam öldürme olaylarının ve fitnelerin fazlalaşması, elli kadına bir erkek düşecek şekilde kadın nüfusunun artması, müslümanların kıldan ayakkabı giyen, küçük gözlü ve geniş yüzlü insan gruplarıyla savaşması, insanların hayatlarından bıkarak ölülere gıpta etmesi, Allah’ın elçisi olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâlin türemesi, yeryüzünde Allah veya lâ ilâhe illallah diyen bir kimsenin kalmaması, gece ile gündüzün birbirine eşit hale gelip kopuş zamanının yakınlaşması, Ye’cûc ve Me’cûc Seddi’nin açılması, (Suriye’de bulunan) Busrâ’daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateşin Hicaz bölgesinden çıkması, depremlerin sıklaşması, güneşin batıdan doğması, dâbbetü’l-arzın zuhur etmesi, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında kara parçalarının batması (Buhârî, “Fiten”, 4-5, 22, 24, “?It?”, 8, “Cihâd”, 95, “Nikâ?”, 110; Müslim, “?İlim”, 8-10; İbn Mâce, “Fiten”, 25-36; Tirmizî, “Fiten”, 35, 42-43). Hadislerde belirtildiğine göre kıyametin kopuşu ansızın vuku bulacak, bu sırada alışveriş yapanlar işlerini bitiremeden, yemek yiyenler lokmasını ağzına götüremeden, havuz yaptıran kişi havuzuna giremeden ve devesinin sütünü sağan kimse bunu misafirine ikram edemeden kıyamet kopacaktır (Buhârî, “Fiten”, 25).

Hadis şerhleriyle “fiten” ve “melâhim” türü kitaplarda kıyamet alâmetleri hakkında çeşitli rivayetler Hz. Peygamber’e atfedilir. Bu rivayetlerde ahlâkî bozuluşa, dinî-içtimaî hadiselere ve tabiat olaylarına ilişkin oldukça ayrıntılı bilgilere yer verilir. Nakledilen metinlere göre kıyamet alâmetleri şöyle gelişecektir: Kur’an’ın önemi insanlar tarafından unutulacak, namaz kılınmayacak, emanete riayet edilmeyecek, faiz helâl sayılacak, seviyesiz ve şahsiyetsiz kişiler yönetici olacak, ebeveyne isyan edilip beyler hanımların emrine girecek, toplumlar geçmişlerine lânet okuyacak, akşam mümin olarak yatan kişi sabah kâfir olarak kalkacak, yöneticiler insanlara zulmedecek, şerrinden korkulan kimselere itibar edilecek, ticareti dürüst olmayan gruplar ele geçirecek, mescidler süslenmekle birlikte ibadete önem verilmeyecek, erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinecek, kadınlar sosyal konum açısından ön plana çıkarılacak ve erkekler kadınlara benzemeye çalışacak, açıklık yayılacak, hayâsızlık çoğalacak, cihad ve irşad faaliyetleri terkedilecek, sadece din dışı ilimler öğrenilecek, kader inkâr edilecek ve yıldız falına inanılacak, liderliğe elverişli kimseler azalacak, âni ölümler çoğalacak, cahiller, aynı zamanda dürüst olmayan zâhid ve sûfîler türeyecek, akrabalık bağları kesilecek, yalancılar tasdik edilip doğru konuşanlara itibar edilmeyecek, kitapların sayısı artacak, yağmurlar ve yıldırımlar çoğalacak, madenler yok olacak (İbn Kesîr, I, 21, 178-179; Berzencî, s. 70-75; Hammûd b. Abdullah et-Tüveycirî, II, 78, 293; Yûsuf b. Abdullah el-Vâbil, s. 179-235). Çoğu zayıf veya uydurma olan, toplumdaki dinî, içtimaî ve siyasî gelişmeleri yansıtan bu rivayetlerde belirtilen alâmetlerin sayısı yetmişi aşkındır. Kıyametin kopma zamanını bildiren herhangi bir âyet veya sahih hadis bulunmamakla birlikte âhir zaman peygamberinin gelişiyle kâinatın son zaman dilimine girdiğini göz önünde bulundurarak kıyametin kopuşunun ashaptan itibaren başlayabileceği düşünülmüş ve III. (IX.) yüzyıldan başlayarak hadislerde zikredilen kıyamet alâmetlerine inanılması itikadî bir ilke haline getirilmiştir (Ebû Abdullah İbn Mende, II, 911).

Kıyamet alâmetleri ortaya çıkış zamanı, önemi ve mahiyeti dikkate alınarak değişik tasniflere tâbi tutulmuştur. Ortaya çıkış zamanına göre kıyamet alâmetleri zuhur edip sona eren uzak (geçmiş) alâmetler, zuhur etmekte olan ve artarak devam eden orta alâmetler, zuhurunun hemen ardından kıyametin kopacağı yakın alâmetler olmak üzere üç gruba ayrılır. Uzak alâmetler arasında Resûl-i Ekrem’in vefatı, Kudüs’ün fethi, Hz. Ömer ve Osman’ın öldürülmesi, Cemel Vak’ası, Sıffîn Savaşı, Hz. Hüseyin’in öldürülmesi, Fâtımî ve Karâmita fitneleri, ayrıca belli yerlerde vuku bulmuş bazı depremler zikredilir. Bunların sonuncusu dışında hiçbiri hadislerde kıyamet alâmeti olarak yer almamıştır. Orta alâmetler arasında ahmak ve alçakların dünyanın en mutlu insanları olması, kötülük ve fuhşun yayılması, çocuğun ebeveynine isyan etmesi, oyun ve çalgı aletlerinin ortaya çıkması, fâsıkların toplumun efendisi haline gelmesi, gasp olaylarının çoğalması, sıla-i rahimin kesilmesi gibi ferdî ve içtimaî alanda bozuluşun vuku bulacağına ilişkin olaylar yer alır. Bunların bir kısmı hadislerde zikredilen alâmetlerle örtüşüyorsa da çoğu lafız olarak erken devir hadis literatüründe yer almamaktadır. Zuhurunun ardından kıyametin kopacağı haber verilen yakın alâmetler arasında da mehdînin gelişi, deccâlin çıkışı, Hz. Îsâ’nın gökten inişi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün, dâbbetü’l-arzın ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması ve insanları toplanma yerine sevkeden bir ateşin yerden çıkışı gibi hârikulâde olaylar zikredilir. Bunlar da genellikle Resûl-i Ekrem’e atfedilen hadislere dayandırılır. Bu gruplandırma Berzencî tarafından yapılmış ve sonraki bazı müelliflerce de benimsenmiştir (el-İşâ?a li-eşrâ?i’s-sâ?a, s. 3, 70, 87).

Kıyamet alâmetleri önemine göre küçük ve büyük diye de sıralanmıştır. Küçük alâmetlere dinî hayatın zayıflayıp kötülüklerin yayılmasına dair olaylar dahil edilirken büyük alâmetleri kıyametin kopmasından kısa bir süre önce meydana gelecek hârikulâde vak’alar oluşturur (M. Selâme Cebr, s. 20; Yûsuf b. Abdullah el-Vâbil, s. 77, 239). Mahiyetleri dikkate alınarak yapılan taksime göre kıyamet alâmetleri ahlâkî ve fizikî olarak da gruplandırılır. Ferdî ve içtimaî açıdan bozuluşu gerçekleştiren olaylar ahlâkî alâmetleri; güneşin batıdan doğması, sık sık vuku bulan depremler, duhân gibi hadiseler de fizikî alâmetleri teşkil eder (M. Ahmed Abdülkadir, s. 50-56).

Dinî hayatın zayıflamasına dair ahlâkî alâmetlerin bir kısmı sahih hadislerle sabit olduğundan bu konuda âlimler arasında önemli sayılabilecek bir görüş ayrılığı yoktur. Hadislerde sözü edilmeyen, fakat literatürde kıyamet alâmetleri içinde sayılan toplumsal değişimle ilgili olayları içeren rivayetlerin o devirde yaşayan müellifler tarafından uydurulmuş olması kuvvetle muhtemeldir. Resûl-i Ekrem’in müslümanları uyardığı ve kıyamet alâmeti olarak zikrettiği ahlâkî bozuluş ve dinî hayatın yozlaşması esasen ferdin ve toplumun helâk olması anlamında bir kıyamet alâmeti olup kâinattaki kozmolojik düzenin yıkılması mânasına gelmez. Aksi takdirde sözü edilen yıkılışın bugüne kadar gerçekleşmesi gerekirdi. Çünkü ahlâkî bozuluş kategorisindeki alâmetlerin Asr-ı saâdet’ten itibaren sıkça vuku bulduğu şüphesizdir.

Üzerinde tartışılan asıl kıyamet alâmetleri büyük alâmetler olarak kabul edilen hârikulâde olaylar ve kozmik değişikliklerdir. Kıyametin kopuşu öncesinde gerçekleşeceğine inanılan başlıca hârikulâde olaylar deccâlin ortaya çıkışı, mehdînin zuhuru, Hz. Îsâ’nın gökten inmesi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün görünmesi, Hicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışı, gökten insanları bürüyen bir dumanın inmesi ve dâbbetü’l-arzın yerden çıkmasından ibarettir. Bunlardan dâbbetü’l-arz, duhân, Ye’cûc ve Me’cûc konusu Kur’an’da zikredilmektedir (yk.bk.). Mehdî, deccâl ve nüzûl-i Îsâ inançları ise sadece Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetlere dayanır.

“Yer hayvanı” anlamına gelen dâbbetü’l-arzla ilgili âyetlerde belirtildiğine göre ilâhî hüküm gerçekleşince yerden bir dâbbe (hareket eden varlık) çıkarılacak ve insanların Allah’ın âyetlerine inanmadıklarını söyleyecektir (en-Neml 27/82). Mahiyeti konusunda herhangi bir bilgi bulunmadığından dâbbetü’l-arzın çıkacağına inanmakla yetinmek bu konudaki en isabetli tutumdur (Yûsuf b. Abdullah el-Vâbil, s. 412-415). Hadislerde kıyamet alâmetleri arasında geçen, Hz. Îsâ’nın nüzûlü ve ölümünden sonra çıkacağına inanılan dâbbetü’l-arzın ilgili âyetlere bakılırsa kıyametin kopma sürecinde gerçekleşeceği ihtimali akla gelmektedir.

Kur’an’da bildirildiğine göre kıyamet gününde insanları bürüyen ve elem veren bir duman yukarıdan aşağıya doğru inecek, insanlar iman ettiklerini söyleyerek Allah’tan bu azabı kaldırmasını isteyeceklerdir (ed-Duhân 44/10-12). Müfessirlerin bir kısmı, bunu Resûl-i Ekrem zamanında Mekke’de vuku bulmuş bir hadise olarak kabul ederken bir kısmına göre de kıyametin kopmasından önce veya kopma sürecinde gerçekleşecek bir alâmettir (meselâ bk. İbn Kesîr, I, 173; ayrıca bk. DUHÂN).

“Tutuşup yanmak” (veya “tuzlu olmak”) anlamındaki “ecc” kökünden türeyen Ye’cûc ve Me’cûc hakkında Kur’an’da verilen bilgi oldukça azdır: “Ye’cûc ve Me’cûc’ün önündeki engeller kaldırılıp her tepeden indikleri ve gerçek vaad (kıyamet) yaklaştığı zaman inkârcıların gözleri donup kalacaktır” (el-Enbiyâ 21/96-97). Ye’cûc ve Me’cûc olayının gerçekleştiğini, bunların İslâm ülkelerini işgal eden Moğollar olduğunu yahut da I ve II. Dünya savaşlarından ibaret bulunduğunu ileri sürenlerin yanı sıra bu olayın henüz gerçekleşmediğini ve Hz. Îsâ’nın nüzûlünden sonra meydana geleceğini savunanlar da mevcuttur (a.g.e., I, 152-153; Abdülkerîm Âl-i Şemseddin, II, 292-293).

Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetlerden hareketle kıyametin büyük alâmetleri arasında zikredilen hârikulâde olaylara dair benimsenen inançlara göre âhir zamanda deccâl adı verilen ilginç bir insan ortaya çıkacak, ulûhiyyet niteliklerine benzer özelliklere sahip olup ilâhlık iddiasında bulunacak ve büyük bir fitne kopararak insanları hak yoldan saptıracaktır (Buhârî, “Fiten”, 26-27; Müslim, “Fiten”, 100-110; Nevevî, XVIII, 58). Deccâlin ardından Sünnîler’e göre asıl adı Muhammed b. Abdullah, Şiîler’e göre ise Muhammed b. Hasan olan ve Ehl-i beyt soyundan gelen mehdî zuhur ederek deccâli öldürdükten sonra İslâm dinini kısa sürede yayıp yeryüzünde hâkim kılacak ve bütün kötülükleri ortadan kaldırıp adaleti tesis edecektir (İbn Kesîr, I, 24-32). Mehdînin zuhurunun ardından Hz. Îsâ âdil bir hakem ve yönetici olarak gökten inecek, haçı kırıp domuzu öldürecek, vergiler koyup zenginlik sağlayacak, mehdînin arkasında namaz kılıp ona yardım edecek (İbn Mâce, “Fiten”, 33; İbn Kesîr, I, 52, 145-146), aynı dönemde ortaya çıkarak yeryüzünü fesada boğacak olan Ye’cûc ve Me’cûc onun yapacağı dua sayesinde Allah tarafından bir anda helâk edilecektir (Hammûd b. Abdullah et-Tüveycirî, III, 174).

Kâinatta hüküm süren kozmolojik düzenin bozulmaya başladığının bir işareti olarak kıyametin kopmasından önce vuku bulacak kozmik olayların başında ayın yarılması ve güneşin batıdan doğması gelir. Kur’an’da kıyametin yaklaştığını ve ayın yarıldığını ifade eden beyan, bazı âlimlere göre kıyametin kopmaya başlamasından hemen önceki durumu tasvir eder (Ebû Abdullah el-Halîmî, I, 430). Hz. Peygamber, rabbinin bazı alâmetleri geldiği ve bu andan itibaren iman etmenin kimseye fayda vermediği güne dikkat çekilen âyette (el-En’âm 6/158) güneşin batıdan doğmasının kastedildiğini açıklamıştır (İbn Kesîr, I, 164-170). Hadislerde sözü edilen büyük yer çöküntüleri, insanları doğudan batıya sevkedecek ateşin yerden çıkması, yıldırım ve yağmurların olağan üstü bir yoğunlukta çoğalması ve insanları öldüren bir rüzgârın oluşması gibi kozmik olayları başka galaksiler bir yana yerküresinin de dahil bulunduğu samanyoluna bağlı güneş sisteminde meydana gelecek büyük değişiklik ve oluşumların yansımaları olarak görmek mümkündür. Kıyamet alâmetlerinin hangi sıraya göre vuku bulacağı meselesi de tartışılmış ve bunun için farklı sıralamalar yapılmıştır (a.g.e., I, 164, 171; Berzencî, s. 180-182; Seffârînî, Ehvâlü’l-?ıyâme, s. 106; M. Selâme Cebr, s. 96-98).

Hadislerde dinî yozlaşmayı ve ahlâkî bozuluşu haber veren olayların kâinatın kozmik düzeninin yıkılışına işaret eden belirtiler olmaktan çok ferdi ve toplumu yok oluşa götüren birer alâmet olduğunu kabul etmek daha isabetli bir hüküm olmalıdır. Resûl-i Ekrem’e atfedilen rivayetlere dayanılarak kıyamet alâmetleri arasında zikredilen ve Kur’an’da haklarında bilgi bulunmayan deccâlin çıkışı, mehdînin zuhuru ve Hz. Îsâ’nın gökten inişine dair inançlara gelince, Selefiyye dışındaki Sünnîler’in de kabul ettiği epistemolojik anlayışa göre İslâm akaidi açısından bunlara inanma mecburiyeti yoktur. Zira bunlar Kur’an’la sabit olmadığı gibi mütevâtir hadislerle de teyit edilmiş değildir. Her şeyden önce nüzûl-i Îsâ inancına dayanak teşkil eden rivayetlerdeki bilgiler Hz. Îsâ’nın tabii bir şekilde öldürüldüğünü bildiren âyetlerle çelişmekte (Âl-i İmrân 3/55; el-Mâide 5/117), ayrıca Resûl-i Ekrem’in ardından peygamber gelmeyeceği ve her insanın belli bir süre yaşadıktan sonra öleceği gerçeğine aykırı düşmektedir. Nüzûl-i Îsâ’nın hıristiyanlara ait bir inanç olduğunu dikkate alarak Kur’an’la uyuşmayan bu tür âhâd rivayetlerin tedvin döneminde hıristiyanlardan İslâm akaidine intikal etmiş olabileceği ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir (bk. ÎSÂ). Deccâl inancı konusundaki son araştırmaların ortaya koyduğuna göre bu rivayetlerde çelişkili bilgiler vardır (Reşîd Rızâ, IX, 450-466), sahih olanların ise deccâlin ulûhiyyet niteliklerine sahip hârikulâde bir insan değil kötülüğü temsil eden bir tip olduğu tarzında yorumlanması gerekir (bk. DECCÂL).

Buhârî ve Müslim gibi hadis âlimleri eserlerinde mehdî hakkındaki rivayetlere yer vermemişlerdir. Mehdînin zuhuruna ilişkin Tirmizî ve Ebû Dâvûd rivayetlerini nakleden râvilerin güvenilir olmadığı cerh ve ta’dîl âlimlerince belirtilmiştir (Mustafa M. et-Tayr, LII/9 [1980], s. 1644). Ayrıca mehdînin insanların hidayete ermesini sağlayacak hârikulâde bir güce sahip kılınması, peygamberlerin bile tâbi olduğu sünnetullahı ortadan kaldıran bir anlayıştır (Reşîd Rızâ, IX, 459-460, 501-504). Mehdî inancının oluşmasında Ehl-i beyt’e mensup imamlara yapılan eziyetlerin ve müslümanlar arasında meydana gelen üzücü olayların etkisinin bulunduğu kabul edilmektedir. Bu inancın ilk defa Şîa’da görülmesi bunun bir delili sayılmalıdır. Ayrıca bazı rivayetlere dayandırılan deccâl, mehdî ve nüzûl-i Îsâ gibi hârikulâde olayların Kur’an’ın kesin açıklamasına göre kıyametin ansızın vuku bulacak olması gerçeğiyle bağdaşmadığını söylemek gerekir.

KIYAMET GÜNÜ İLE İLGİLİ HADİSLER:

-‘Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldıkça kıyamet kopmaz.’ -Müslim

-‘Kıyamet kopmadan yüz yıl öncesinde yeryüzünde Allah’a ibadet eden kalmaz.’ – Hâkim

-‘Kıyamet ancak kötü insanların başına kopar.’ – Müslim, İbni Mace

KURAN’DA KIYAMET GÜNÜ ALAMETLERİ

-(Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.”

-“Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.”

-“Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.” (TAHA/105-107)

-O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

-Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. (MEARİC/8-9)

-Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

-Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

-Ve insan: “Ona ne oluyor?” dediği zaman.

-O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)

-Sûr’a bir tek üfleme üflendiği,

-Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, işte o gün olacak olur.

-O gün gök yarılmış, sarkmıştır. (HAKKA/13-16)

-O gün Sûr’a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

-Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

-Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. (NEBE/18-20)

-Dağlar serpildikçe serpildiği

-Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ’A/5-6)

-Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

SALGIN HASTALIKLAR KIYAMET ALAMETİ Mİ?

Dünya hayatının sona ermesi demek olan kıyametin ne zaman kopacağını sadece Yüce Allah bilir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu hakikat şöyle yer alır: “Sana ‘Ne zaman gelip çatacak?’ diye kıyamet saatini sorarlar. De ki: ‘Onun hakkındaki bilgi sadece Rabbimin katındadır. Vakti geldiğinde onu açığa çıkaracak olan ancak Allah’tır. O (kıyamet), göklere de yere de ağır gelecektir! Sizi ansızın yakalayacaktır!’ Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi Allah katındadır, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (el-A’râf, 7/187). Meşhur Cibrîl hadisinde de Hz. Peygamber (s.a.s), Cebrâil’in “Kıyamet ne zaman kopacak?” sorusu üzerine “Sorulan, sorandan daha iyi bilmemektedir.” diye cevap vermiştir (Müslim, İmân, 1 [93]). Bunun anlamı ne Hz. Peygamber’in (s.a.s) ne de Cebrâil’in bu sorunun cevabını bildiğidir.

Kıyamet alametleri, kıyametin kopmasından önce meydana gelecek fiziki, toplumsal veya ahlakî nitelikli olayları ve belirtileri ifade eder. Kur’ân’da bu alametler arasında Ye’cûc ve Me’cûc’ün gelişinden (el-Enbiyâ, 21/96), dâbbetü’l-arzın çıkışından (en-Neml, 27/82), göğün insanları saracak bir duman (duhân) yayacağından (ed-Duhân, 44/10-11) ve ayın yarılmasından (el-Kamer, 54/1) bahsedilir. Ayrıca kıyamet alametleri şeklinde bir belirleme yapılmamakla birlikte, kıyametin kopuşu esnasında gerçekleşecek kozmik ve harikulade olaylar ve o anın dehşeti ile ilgili pek çok anlatım yer alır. Bu çerçevede göğün yarılması, dağ ve tepelerin yok edilerek yerin dümdüz hale getirilmesi, güneşin dürülüp kararması, yıldızların dökülüp sönmesi ve denizlerin kaynatılması (el-İnşikâk 84/1-2; et-Tekvîr, 81/1-6) gibi olağanüstü kozmik değişimler anlatılır. Hz. Peygamber’in (s.a.s) son peygamber olarak gönderilişi, âlimlerin azalması, cehaletin, fuhşun ve içki kullanımının artması ile fitnenin ve öldürmenin yaygınlaşması gibi hususlar da hadislerde sıklıkla sayılan alametler arasında yer alır (Buhârî, Nikâh, 111 [5231]; Fiten, 5 [7062]; Rikâk, 39 [6504]; Cizye, 15 [3176]; Müslim, Fiten, 18, [7257]; Ebû Dâvûd, Fiten, 1 [4255] ).

Âyet ve hadislerde kıyamet alametlerinin açıklanmasındaki amaç, insanları umutsuzluğa düşürmek değil, kesin bir gerçek olan kıyamet ve ebedî mutluluk yurdu ahireti hatırlatarak onlara bir farkındalık kazandırmak ve sorumluluk bilinci içinde yaşamaları gerektiğini hatırlatmaktır.

Âyet ve hadislerde belirli bir hastalığın kıyamet alameti olduğuna dair kesin bir bilgi yer almaz. Aksine kaynaklarımızda vebâ veya tâun kelimeleriyle ifade edilen ve bazı ümmetlerin cezalandırıldığı bir azap türü olan salgınların belirli zaman aralıklarıyla gidip gelen hastalıklar olduğu vurgulanır (Buhârî, Hıyel, 13, [6974]; Ehâdîsü’l-Enbiyâ, 54 [3473]; İbn Hanbel, Müsned, 5/201, [22094]). Ayrıca bu hastalıklara sabredip karantina kurallarına uyan müminler için bir rahmet vesilesi olduğu ve bu nedenle ölenlerin de şehit sevabı alacağı nakledilmiştir (Buhârî, Ehâdîsü’l-Enbiyâ, 54 [3474]). Dolayısıyla salgın hastalıklar, bir yönüyle ilahî hikmetin ve imtihanın gereği, diğer bir yönüyle de insanların çevreye ve doğaya verdiği zararlar nedeniyle ortaya çıkan küresel bir musibet olarak görülebilir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm insana endişe ve korku veren çeşitli hastalıkların, afetlerin ve benzeri durumların insan için bir imtihan vesilesi olduğunu açıkça ifade eder (el-Bakara 2/155).

Salgın hastalıkların kıyamet alameti olarak değerlendirilmesi düşüncesi, kıyamet alametleriyle ilgili bazı rivâyetlerde yer alan, ölümlerin hızlı ve yaygın hale gelerek artmasından bahseden ifadelerin yorumlarından kaynaklanır. Bu şekilde yorumlanan en yaygın sahih hadiste Hz. Peygamber (s.a.s) altı kıyamet alametini sayar. Bu alametler arasında bazı âlimler tarafından salgın hastalık olarak yorumlanan madde, Buhârî rivâyetine göre “Koyunları yakalayan kuâs hastalığı gibi sizi yakalayan mûtân” şeklinde geçer (Buhârî, Cizye, 15 [3176]; Ayrıca bkz. İbn Mâce, Fiten, 25 [4042]; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 18/40- 41 [70]; 18/41-42 [71]; 18/42 [72]; 18/64 [119]). Sened açısından sahih olarak değerlendirilen diğer bir rivâyette anlatıldığına göre Hz. Peygamber (s.a.s), kıyamet kopmadan önce “mûtân-ı şedîd”in gerçekleşeceğini ve akabinde senelerce depremler meydana geleceğini haber vermiştir (İbn Hanbel, Müsned, 4/105 [17089]; Dârimî, Sünen, 1/43 [55]; İbn Hibbân, Sahîh, 15/180 [6777]).

Söz konusu hadisler incelendiğinde kıyamet alametleri arasında sayılan altı maddeden biri olarak “mûtân”ın gerçekleşeceği bilgisinin sahih bir ahad haber şeklinde bize ulaştığı görülmektedir. Diğer taraftan rivâyetler her ne kadar isnad açısından sahih olsa da metin açısından birçok farklılık barındırmaktadır. Bununla birlikte rivâyetlerin ortak noktası, bu alametin “kûas” gibi bir hastalık sonucu çokça ölüme (mûtân) neden olmasıdır. “Mûtân” kelimesi ölüm veya çokça meydana gelen ölüm anlamına gelir. (Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, “mvt”; Aynî, ‘Umde, 15/99) “Kuâs” ise sözlüklerde koyunlara bulaşan ve onları çok kısa sürede öldüren bir hastalık olarak tarif edilir (İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, “k’as”; Aynî, ‘Umde, 15/100). Aslında sürü hayvanlarında ölüme neden bir hastalık olan “kuâs”ın, hadiste insan için kullanılması, hızlı bir şekilde ölüme neden olmasındaki benzerlikten dolayıdır (Aliyyü’l-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtih, 8/3411; Kirmânî, el-Kevâkibü’d-Derârî, 13/140).

Hadiste hızlı ve çok sayıda ölümün kıyamet alametlerinden biri olduğu anlatılmaktadır. Fakat bunun bir hastalıktan mı yoksa fitne vb. karışıklığın neden olduğu savaş veya katilden mi kaynaklandığı açık değildir. Diğer taraftan pek çok hadiste vebâ veya tâun kelimeleri kullanılmasına rağmen söz konusu hadiste bu kelimelerin yerine “mevt” veya “mûtân”ın tercih edilmesi böyle bir sınırlandırmanın uygun olmadığını göstermektedir. Burada “Amvas” salgını hakkında Hz. Ömer ile Ebû Ubeyde b. Cerrah arasındaki tâuna dair konuşmaları hatırlamak gerekir. Bu rivâyette, ordularıyla Şam’a yaklaşan Hz. Ömer’in, vebâ haberini alması üzerine muhacir ve ensarla istişare ederek Ebû Ubeyde’nin itirazlarına rağmen geri döndüğünden bahsedilir. Ensar ve muhacirlerle uzun müzakerelerin yapıldığından bahseden bu rivâyette dikkat çeken husus, hiçbir sahabinin tâûnu kıyamet alameti olarak değerlendirmemiş olmasıdır (Müslim, Selâm, 98 [5784]; Muvatta’, Câmî, 22).

Âyet ve hadislerdeki kıyamet alametlerine yönelik ifadeleri dünyada meydana gelen müşahhas olaylarla birebir ilişkilendirmek pek mümkün değildir. Dolayısıyla salgın hastalıkları insana dünyadaki amacını ve sorumluluklarını hatırlatıcı, tarihin her döneminde meydana gelen imtihan gereği bir olay şeklinde değerlendirmek hem Kur’ân hem de sünnet açısından daha doğru bir yaklaşım olarak gözükmektedir. Bu imtihanda insana düşen görev, dünya hayatının geçici olduğu şuuruyla birlikte gerekli tedbirlere riâyet etmektir. Zira insanlar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği için salgınlar daha fazla yayılmakta ve insanlık daha çok zarar görmektedir. Bu tarz her olayı kesin olarak kıyamet alameti saymak, insanların kendi sorumluluklarını göz ardı etmelerine, onları umutsuzluğa sevk etmeye ve alametleri gerekmediği hâlde çoğaltmaya neden olabilir.

Kur’ân ve sünnet, kıyametin muhakkak gerçekleşeceğini ve ardından ebedi hayatın başlayacağını bildirmiş, insanları bu hususta uyarmış ve yaşamlarını buna göre düzenlemelerini istemiştir. Müslümana düşen, kıyametin vaktini tespit etmek değil, kıyametin ne zaman kopacağını soran bir sahâbîye Hz. Peygamber’in (s.a.s) verdiği cevapta olduğu gibi (Buhârî, Edeb, 96 [6171]), kıyamet ve sonrası için ne hazırlık yaptığını sorgulamak ve sorumluluklarını elinden geldiğince yerine getirmeye çalışmaktır.

KIYAMET CUMA GÜNÜ MÜ KOPACAK?

Kıyamet cuma günü mü kopacak;

-Toplum arasında kıyametle ilgili en çok gündeme gelen ve merak edilen konulardan birisi de kıyametin kopacağı günün belli olup olmadığıdır. Saatinin hiçbir şekilde kimse tarafından bilinmediği yalnızca Allah (c.c)’un bildiği kıyamet günü tarihi ile ilgili uzmanlar her ne kadar yaklaşımlarda bulunsalar da yanlıştır. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’ın en sevdiği elçisi Peygamber Efendimiz’ (SAV) bile bilmez. Ancak verilen bazı ipuçları ve alametlere göre, tüm önemli olayların Cuma günü gerçekleştiği bilinmektedir. Öyle ki rivayetlere göre hadis-i şerifte: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür:dem (a.s.) o gün yaratıldı, o gün cennete girdi, yine o gün cennetten çıkarıldı. Bir de kıyamet cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cuma, 18)

İslam alemi için Müslümanların bayram günü olarak kabul edilen Cuma günü, dünya ve Hz. Adem (a.s) yaratılmıştır. Aynı şekilde Hz.dem (a.s) cennetten de cuma günü kovulmuştur. Bu bağlamda kıyamet de cuma günü kopacaktır.

NOT : Rivayetlere göre, bilinen haftanın Cuma’sı değil, kainatın Cuma’sı olacağı söyleniyor. Burada böyle denmesinden maksat; Müslüman kimseler için her günün Cuma niteliğinde olmasıdır. Dolayısıyla da her gün kıyamete hazırlık yapılması gerekir. Kıyamet kopmasa dahi her kişinin ölümü kendinin kıyametidir.

Dini Gündem Yaşam Kültür Sanat Haberler