Kılıçdaroğlu: “Lobileri Atacağız Bir Köşeye. Biz Lobilerin Adamı Değiliz, Biz Çalışan, Üreten, Alın Teri Döken İnsanların Adamıyız”

Haber: TAMER ARDA ERŞİN – Kamera: ÜNAL AYDIN

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Denizli’de muhtarlara; “Elektriğin çiftçilere fiyatsız verilmesi bizim ana amaçlarımızdan birisi. Göreceksiniz 5 yıl sonra, Allah nasip ederse; Türkiye dışarıya elektrik ihraç eden ülke olacak…. Neden diyorum güneş gücü? Doğal gaz getiriyorsunuz, akaryakıt getiriyorsunuz dolar ödüyorsunuz… Hepsiyle de elektrik elde ediyorsunuz. Allah’ın güneşi parasız, yapacağınız yalnızca panel… Taş atıp kolunuz yorulmayacak. Bunun karşısında tek mahzur var; doğal gaz, petrol, kömür lobisi. Bu lobileri atacağız bir köşeye. Biz lobilerin adamı değiliz, biz çalışan, üreten, alın teri döken insanların adamıyız” dedi.

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Denizli’de; Çardak ve Bozkurt ilçesi muhtarları ile bir ortaya geldi.

Bir muhtar, “Bundan bir sene öncesinde bu sulamada harcanan elektriği en aza indirmek için bir proje hazırladık. Biz Bozkurt Kooperatifi olarak bu projenin üretimi için harekete geçtik. Bizim kooperatifimiz 1995 yılında kuruldu, 2005 yılında faaliyete geçti, o günden bugüne en büyük masraf elektrik sarfiyatı. Geçtiğimiz dönem 350 bin liralık gelirimiz vardır, 260 bin lirasını elektrik masrafı olarak harcadık” dedi.

Başka bir muhtar iste üretimde girdi fiyatlarından şikayet ederek; “Maliyetler çok yüksek, elektrik ve gübre fiyatları lakin elektriği ortadan çıkardığımız vakit, inşallah iktidara geldiğiniz vakit gübre ve tohum sıkıntısını da çözeriz halk biraz daha rahat üretir” diye konuştu.

“EMEK ZİYAN EDER Mİ?”

Bir muhtar ise şu sözlerle kaygılarını anlattı:

“Bizim gübre girdilerimiz yüzde 400, ürettiğimiz eseri daha ucuza satıyoruz. Devlet dayanak vererek topraklarımıza ceviz ektirtti ancak bugün ne yazık ki bizi yurt dışındaki sermayeyle rekabete sokmak zorunda bıraktı. Biz ürettiğimiz eserin maliyetine versek bile önümüzdeki yıllarda üretmekte kasvet yaşayacağız.”

Başka bir muhtar ise “Bizim en büyük meselemiz girdi maliyetleri…Enerji. Çiftçilerimizin alın teri, yani çalışan insan ziyan eder mi genel liderim? Emek ziyan eder mi? Onun için bunu sizin dikkatlerinize sunuyoruz” dedi.

“ÇİFTÇİYE DAHA DÜŞÜK BİR BEDELLE ELEKTRİĞİ NASIL SAĞLAYABİLİRİZ?”

CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, muhtarlara şu sözlerle seslendi:

“Şanlıurfa’ya gittiğimde. Harran ovası var, yalnızca Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun en verimli ovalarından birisi. Orada da çiftçiler sizin üzere bir şeyler ekiyorlar, alın teri döküyorlar. Ancak elektrik kullanıyorlar, yer altı suları çekiyorlar ve elektrik fiyatları çok yüksek. Bir de her ay ödeyeceksiniz diyorlar elektriği, adam mahsulü daha satmadaki elektrik parasını ödesin. Bunu da yapamıyor. Hasebiyle gelip elektriklerini kestiler, sonra insanların tarlalarındaki ektiği eser kurudu. Milletvekili arkadaşlarımı gönderdim, sonra ben de oraya gittim. Biz bir çalışma yaptık. Türkiye’nin her tarafında çiftçiler elektrik fiyatlarından şikayet ediyorlardı. Mazot, gübre, ilaç, tohum fiyatından şikayet ettiği üzere elektrik fiyatlarından da daima şikayet ediyorlardı. Bir ön çalışma yaptık, ne yapabiliriz? Çiftçiye daha düşük bir bedelle elektriği nasıl sağlayabiliriz? Düşündük, taşındık, oturduk işin uzmanlarını çağırdık.

“KOOPERATİF KURACAKLAR, BÜTÜN ÇİFTÇİLER, TİCARET BORSASI, ZİRAAT ODALARI HEPSİ ORTAK OLACAKLAR VE HASEBİYLE ELEKTRİĞİ ÜRETECEĞİZ”

Petrole gereksinim yok, doğal gaza, kömüre muhtaçlık yok bunların hepsi dışarıdan geliyor dolar ödüyorsun. Allah’ın güneşi ücretsiz, niçin GES yapmıyorsun? Yani güneş gücü sistemini (GES) niçin yapmıyorsunuz? Bir proje geliştirdik, Şanlıurfa için geliştirdik ve Şanlıurfalılara şu kelamı verdik, ‘Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize verin, bütün çiftçilere elektriği parasız vereceğiz.’ Kooperatif kuracaklar. Bütün çiftçiler, ticaret borsası, ziraat odaları hepsi ortak olacaklar ve hasebiyle elektriği üreteceğiz.

Önce itiraz ettiler, Sayın Erdoğan; ‘Elinden tutan mı var, yapıyorsan yap’ diye söyledi. Sonra liderimiz sağ olsun dedi ki; ‘Biz küçük bir proje bizim bölgemiz için başlattık.’ Artık kooperatifler buraya ortak, elektriği alacaksınız, artan elektrik satılacak, elde ettiğiniz gelir ayrıyeten sizin paranız olacak.

“5 YIL İÇİNDE TÜRKİYE’DEKİ BÜTÜN ÇİFTÇİLERİN KIRSALDA KULLANDIKLARI ELEKTRİĞİN TAMAMI FİYATSIZ OLACAK”

Çiftçi, elektriği fiyatsız kullanacak ayrıyeten elektrikten bir de gelir elde edecek. Bu mümkün mü mümkün. Bunu evvel Şanlıurfa için dedik, sonra etrafındaki altı vilayet için dedik, 5 yıl içinde Türkiye’deki bütün çiftçilerin kırsalda kullandıkları elektriğin tamamı fiyatsız olacak, doğal kooperatif olması koşuluyla. Elde edilen elektriğin artan kısmı satılacak oradan kooperatif gelir elde edecek. Kooperatifin gelir elde etmesi ne demektir? Çiftçinin öteki gereksinimlerini da kooperatif karşılayacak. Örneğin gübreyi, ilacı daha rahat imkanlarla alacak ve bir dayanışma kültürü de ortaya çıkacak. Çiftçiler bir ortaya gelecekler kederleri varsa rahatlıkla lisana getirecekler. Bunu söyledik, bu mümkün, bunu yapmak mümkün.

Birlikten güç doğar evet birlikten güç doğacaksa bu işin kooperatif formunda olması lazım. Göreceksiniz siz kooperatif kurup güneş gücü santralleri kurduğunuz vakit ticaret borsaları gelecek biz de üye olmak istiyoruz diyecekler, ziraat odaları gelecek biz de üye olmak istiyoruz diyecekler, onlar da gelir elde etmek isteyeceklerdir.

“BU SİYASET YANLIŞ SİYASETTİR VE BU SİYASET BİZİ DIŞARIYA MAHKUM EDİYOR”

Çiftçinin kederini biliyorum. Tarım dünyada stratejik kesimidir. İster doğuya gidin Rusya, Güney Kore, Japonya, ister batıya gidin Amerika’sı, Kanada’sı, Brezilya’sı, Venezuela’sı, ister Avrupa’ya gidin Almanya’sı, Fransa’sı, ister Afrika’ya gidin tarım stratejik bölümdür. İnsanoğlu, günde en az bir sefer, iki sefer yemek yemek zorundadır. Toplumu besleyen, doyuran sizlersiniz. Stratejik bölüm olduğu için dünyanın bütün ülkelerinde çiftçi desteklenir. Çiftçiyi toprağa küstürürseniz randıman elde edemezsiniz. Artık arkadaşımız söyledi; ‘Gençleri tutamıyoruz’ diye. Niçin kalsın ki genç, bakıyor babası ziyan ediyor, geçinemiyor, ben gideyim diyor, büyük kentlerin varoşlarında Ankara, İstanbul, Adana… Neresiyse; ‘Acaba minimum fiyatla bir iş bulursak oralarda çalışırım, burada bir şey elde edemiyoruz’ diyor. Bu siyaset yanlış siyasettir ve bu siyaset bizi dışarıya mahküm ediyor.

“HER ŞEYİ DIŞARIDAN ALMAYA BAŞLADIK”

Buğday, saman, nohut, canlı hayvan dışarıdan gelir mi? Bunların hiçbirisinin gelmemesi lazım. Erzurum’a da gittim. Erzurum’u; Kars, Iğdır, Ardahan, Elazığ, Tunceli dahi olmak üzere o bölgeyi özel ekonomi bölgesi ilan edeceğiz. Bakın Ortadoğu’nun yıllık et eseri gereksinimi 25 milyar dolar. Biz 500 milyon dolar bile alamıyoruz. 25 milyar dolarlık bir pazarda Türkiye’nin en azından 7-8-10 milyar dolar para kazanması lazım. Mümkün mü? Mümkün. Ovalar var, suyumuz var, her şeyimiz var. Lakin dediğim üzere yanlış siyasetler bizi dışarıdan et, buğday almaya her şeyi yani ne gerekiyorsa her şeyi dışarıdan almaya başladık.

“HİÇBİR ÇİFTÇİNİN ZİYAN ETMEYECEĞİ BİR MODELİ İNŞA ETMEK ZORUNDASINIZ”

Şunu söylüyorlar; ‘Dışarıdan daha ucuza alıyoruz.’ Doğrudur. Lakin dışarıdaki çiftçiyi onların hükümeti destekliyor aslında. Biz bir veriyorsak onlar beş veriyorlar, üretim diyorlar, satalım diyorlar. 85 milyonluk bir pazar düşünün Türkiye, 85 milyonu kim doyuracak? Fransa diyor ben doyuracağım, Almayan diyor ben doyuracağım, Hollanda diyor ben doyuracağım…Brezilya, Venezuela ben doyuracağım diyor. Biz, biz niçin kendimizi doyurmuyoruz? Onlardan daha düzgün imkanlarımız var. Münasebetiyle yeni bir siyaset, bu siyasetin öznesi ne olmalı? Öznesi şu olmalı; Hiçbir çiftçinin ziyan etmeyeceği bir modeli inşa etmek zorundasınız. Formülü şu; maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat.

“ÇİFTÇİNİN ZİYAN ETMEMESİ LAZIM.’ ŞAYET SİZ BUNU YAPARSANIZ ÇİFTÇİYİ TOPRAĞA KÜSTÜRMEZSİNİZ, HEPİMİZİN KARNI DOYAR”

Bir dönümde sulu arazi, susuz arazi, buğdaydır, arpadır, mısırdır, yulaftır, çavdardır maliyetini bulursunuz. Çağırırsınız ziraat odası liderini, ziraat mühendisini; ‘Kardeşim bunun maliyeti nedir?’ Elektrik belirli, su belirli, gübre aşikâr, ilaç belli… 100 lira. Üstüne makul kar nedir yüzde 20, 120 lira. Demek ki 120 liranın üstünde olursa çiftçi istediğine satsın, 130’a, 200’e satsın lakin 120’nin altına düştüğünde devlet onu satın alacak diyecek ki; ‘Çiftçinin ziyan etmemesi lazım.’ Şayet siz bunu yaparsanız çiftçiyi toprağa küstürmezsiniz, hepimizin karnı doyar. ‘Kırsalda kimse kalmıyor.’ Kalmaz alışılmış. Nasıl kalsın?

Biz bir şey daha yapacağız Allah nasip ederse, kırsalda çalışan bayanların ve gençlerin toplumsal güvenlik primini biz ödeyeceğiz. Onlar orada çalışsınlar onların sigorta primini biz ödeyelim, gidip de taban fiyatla bir yerde bir iş bulabilir miyim diye bir arayışa girmeyecek. Genç çalışacak, bayan çalışacak devlet her ay onun toplumsal güvenlik primini ödeyecek, yeri, vakti gelince de emekli olacak. Bu yanlış mı hayır yanlış değil. Para mı parası var. Gayrısafi ulusal hasılanın, yani ulusal gelirin her yıl yüzde 1’i çiftçiye takviye olarak verilir diyor. Verilebilir değil, verilir diyor, kanun diyor bunu fakat vermiyorlar, biz vereceğiz.  Çiftçiye vereceğiz. Beşli çeteye vereceğine çiftçiye verin, alın teri dökene verin.

“SON 10 YILDA EN BÜYÜK DEĞİŞİMİ YAŞAYAN PARTİ CHP’DİR”

Bir arkadaşımız söyledi; ‘Alın teri ziyan eder mi?’ Alın teri döküyorsunuz, alın terin ziyan edecek, üretimden koparacaksınız, parayı yatıracak kur muhafazalı mevduata, faizi alacak, dolar garantisini alacak, bırakın alın teri dökmeyi hiçbir emek harcamadan milyarlar kazanacak. Bu türlü bir sistem olur mu? Bu nizam Türkiye’yi mahvediyor, bu nizamdan Türkiye’yi çıkarmamız lazım ancak birlikte çıkarmamız lazım. Eksi hengameleri da bırakmamız lazım, onun için dedim bir oturacağız helalleşeceğiz kardeşim.

Bizim de kabahatimiz var. Biz oturduk Ankara’da hoş nutuklar attık, vay bize niçin oy vermiyorsunuz diye bir şikayet ettik. Niçin oy versin vatandaş size? Vatandaşın sofrasına oturdun mu? Çayını, kahvesini içtin mi? Kaygısını dinledin mi? Tahlilini anlattın mı? Yok. Ben CHP’liyim bana oy verin, vermez vatandaş niçin oy versin. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir.

“SEYRETMEYECEĞİZ, BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRECEĞİZ”

Şimdi biz gerçek manada halkın partisiyiz. Yoksulun, fukaranın, unutulanın partisiyiz. Kim alın teri döküyorsa onların yanındayız. Endüstrici olsun üretsin, çiftçi olsun üretsin başımızın üstünde yeri var. Esnaf, sabahın köründe dükkanını açıyor, kazansın başımızın üstünde yeri var. Fakat oturup bir köşede milyar dolarları var, faiz geliri elde edecek, tertipli olarak devletin bütün geliri ona akacak, biz de seyredeceğiz. Seyretmeyeceğiz, bu nizamı değiştireceğiz.

“BİZ LOBİLERİN ADAMI DEĞİLİZ, BİZ ÇALIŞAN, ÜRETEN, ALIN TERİ DÖKEN İNSANLARIN ADAMIYIZ”

Elektriğin çiftçilere fiyatsız verilmesi bizim ana amaçlarımızdan birisi. Göreceksiniz 5 yıl sonra Allah nasip ederse Türkiye dışarıya elektrik ihraç eden ülke olacak. Barajlarımız var, santrallerimiz var elektrik elde ediyoruz, güneş gücünü de Türkiye’ye yaygınlaştırdığınız vakit siz dışarıya elektrik ihraç eden ülke pozisyonuna geleceksiniz. Neden diyorum güneş gücü? Doğal gaz getiriyorsunuz, akaryakıt getiriyorsunuz dolar ödüyorsunuz… Hepsiyle de elektrik elde ediyorsunuz. Allah’ın güneşi parasız yapacağınız yalnızca panel… Taş atıp kolunuz yorulmayacak. Bunun karşısında tek mahzur var; doğal gaz, petrol, kömür lobisi. Bu lobileri atacağız bir köşeye. Biz lobilerin adamı değiliz, biz çalışan, üreten, alın teri döken insanların adamıyız. Onlar bize kızarlar, çağırırlar, onların radyoları var, gazeteleri var, televizyonları var ancak bizim de milletimiz var.

Orman köylüleri var, Türkiye’de en yoksul kesim orman köylüleridir. Ekilecek tarlaları bile yoktur onların, yaklaşık 7,5 milyon kişidir bunlar. O insanları şayet siz ormanla barıştırırsanız orman yangını da olmaz, onları da engelleyebilirsiniz büyük ölçüde. Eski konutların restore edilmesi lazım. Bilhassa eski hoş meskenler vardır, köylerde bunu görmek mümkündür. Düşük faizli kredi verilmesi lazım, TOKİ bunları yapabileceği üzere, kredi verildiği vakit bunu siz de yapabilirsiniz. Hoş ustalarımız vardır. Antalya’nın hoş taş meskenleri var, fevkalâde hoş meskenler yaparlar, o ustaların sayısı da giderek azalıyor zati. Köylü kazandığından itibaren kendi konutunu esasen yapar, hoş bir meskende oturmak ister. Köylünün para kazanması lazım.

“YENİDEN ULUSAL KURTULUŞ RUHUYLA KÖYLÜYÜ MİLLETİN EFENDİSİ YAPMAMIZ LAZIM”

Bu devleti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne hoş söylemiş; ‘Köylü milletin efendisidir’ diye. Biz milletin efendisi olmaktan çıkardık, tekrar ulusal kurtuluş ruhuyla köylüyü milletin efendisi yapmamız lazım. Siz ürettiğiniz vakit bizim karnımız doyacak, 85 milyon insanın karnını doyuracak sizlersiniz. Hasebiyle siyaset kurumunun bırakın sizi dinlemeyi koşa koşa size gelip ‘Bir derdiniz var mı? Varsa bir formda çözelim’ demesi lazım. Bu nedenle geldim. Demişti ya Erdoğan’ ‘Yap da görelim.’ Dedim ki; ‘Önce küçük bir yerde yapacağız, daima bir arada göreceğiz. Sen de göreceksin.’ Allah nasip eder iktidar olduğumuz bütün Türkiye’de dost düşman herkes görecek. O denli dışarıya dolar öde dışarıdan elektrik al, hayır. Elektriği biz üreteceğiz, dışarıya da satacağız, dolarsa doları biz kazanacağız, biz ödemeyeceğiz, biz kazanacağız.”