“Geçici genel başkan lafı CHP’ye de Karayalçın’a da yakışmıyor”

“Geçici genel başkan lafı CHP’ye de Karayalçın’a da yakışmıyor”
Yayınlama: 03.08.2023
5
A+
A-

ÖZEL HABER: ANADOLUGAZETE.COM.TR

Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı ve 27. Dönem CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve Yazar Erol Tosun, anadolugazete.com.tr’nin Çukurambar’daki ofisini ziyaret ederek İmtiyaz Sahibi Ali Çetin ile bir araya geldi.

anadolugazete.com.tr Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Adem Yavuz Irgatoğlu’nun gündeme ilişkin sorularını da yanıtlayan Kaya, Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarına hak verirken, Murat Karayalçın’ın “geçici genel başkanlık” açıklamalarını ise “Murat Karayalçın’a yakışmıyor.” sözleriyle değerlendirdi. Partideki “değişim” tartışmalarına ilişkin önemli tespitleri yapan Yıldırım Kaya, “Geçici genel başkanlık diye bir şey olamaz. CHP’nin genel başkanı var. Genel başkanımızı belirleyecek yer kurultaydır. CHP’yi yediemine teslim edemeyiz.” diye konuştu.

-Murat Karayalçın’ın “CHP’de taraflar ‘evet’ derse geçici genel başkan olabilirim.” açıklaması medyada sıkça yer aldı. Bu konuda sizin değerlendirmeniz ne olur?

“Yüz yıllık CHP’ye geçici genel başkanlık diye bir şey olmaz. Bizim genel başkanımız var, genel başkanımızı belirleyecek yer de kurultaydır. Sayın Murat Karayalçın, genel başkan adayı olmak istiyorsa kurultayda çıkar ve aday olur. CHP’yi yediemine mi teslim edeceğiz? CHP, yedieminlik bir parti değil. Bu partide siyaset yapmak isteyen kim varsa gençlerin önü açık, yaş almışların da önü açık ama geçici genel başkan olma lafı CHP’ye de Murat Karayalçın’a da yakışmıyor.”

“DEĞİŞİM DİYENLERİN SAVUNDUĞU ŞEY DEĞİŞİKLİKTİR”

-Sayın İmamoğlu’nun ‘değişim’ konusunda başlatmış olduğu bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Adem Bey, partilerde değişim olmaz, olsa da bunun bir önemi yok. Esas değişimin, dönüşümün, Türkiye’de olması lazım. Türkiye ikinci yüz yılına geldi. Partinin (CHP) değişim, dönüşüm ve yenilenme diye bütünlüklü bir ihtiyacı var. Partinin programını, tüzüğünü, örgütlenme modelini, çalışma tarzını, mücadele anlayışını değiştirmeden değişim olmaz, o ancak değişiklik olur. Bunların savunduğundan değişiklik anlamı çıkıyor. Zaten CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla bir yenilenme süreci yaşıyor. Bu süreç kısa vadede olabilecek bir şey değil. 100 yıllık partide 12 yıldır bir yenilenme süreci var. Yenilenme süreci başarıyla devam ettiği için yüzde 48’lik oy alındı. Türkiye’yi kutuplaşmaktan kurtarmak gerekiyor, sağ sol ayrımından kurtarmak gerekiyor. Türkiye’yi kurtaracağımız en önemli yer, toplumu yeniden buluşturmaktır. Anadolu kültürü; dayanışmayı, imeceyi, birlikte yaşamı önemseyen bir kültürdür. İnsanları siyasi partiye oy verdiği şekliyle ayrıştırırsanız, bu toplumu bölersiniz. Köylerde muhtarlık seçimi olur ve aileler birbirine ebedi düşman haline geliyor. Türkiye’yi aynı noktaya sokmaya hiç kimsenin hakkı yok! Onun için Ekrem İmamoğlu da bir başka arkadaşımız da eğer bir dönüşüm ve yenilenmeden yanaysa ilk önce onların nasıl bir program ortaya koydukları önemli.”

y-kaya-2.jpg

“DEĞİŞİM DİYENLER YENİ NE ÖNERİYOR? HEDEFLERİ NE?”

“Mesela Kürt sorununa nasıl bakacağız? Ekonomiye nasıl bakacağız, dış politikada ne diyoruz? Parti programında olup da karşı çıktıkları ne var ve yeni ne öneriyorlar?

Benim savunduğum örgütlenme modelinde sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle kılcal damarları besleyen bir yaklaşım var. Sadece dikey örgütlenmeyle bu parti yol yürüyemez. Parlamentoda ya da belediyede, belediye başkanının iki dudağı arasına sıkışmış yerel yönetim anlayışı olmaz! Cumhurbaşkanının iki dudağı arasına sıkışmış bir genel yönetim anlayışı da olmaz. Ne fark var? Belediye başkanları, belediye meclisinin aldığı kararları mı uyguluyor? İl başkanları, yönetim kuruluyla karar mı alıyor? Böyle bir şey yok. Bunun için yapılması gereken iş fiili ve meşru mücadeledir. Parlamentoda, belediyelerde yürüttüğü mücadele ile tarlada, fabrikada, iş yerinde yürüyen mücadeleyi buluşturmamız gerekiyor. CHP’de değişim, dönüşüm ve yenilenme ancak bu temelde olabilir.

Türkiye’nin temel sorunları var. 37. Kurultay’da Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin beş temel sorununu saydı. Bu beş temel soruna çözüm üretmenin yolu olarak Cumhuriyet’i 100. yılında demokrasiyle taçlandırma hedefi koydu. Bu hedefi henüz gerçekleştirmedik. Burada niye değişim yapalım? Bu hedefin yerine hangi hedefi koyuyorlar? Biz, ‘Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandıralım’ diyoruz. Peki, değişim diyen arkadaşların hedefi ne?”

“MANSUR YAVAŞ ADAY OLMAK İSTİYOR”

-Sayın Vekilim, belediye başkanları demişken, yerel seçimler de yaklaşıyor. İttifakların devam etmeyeceğine dair bazı açıklamalar da var. Özellikle İYİ Parti, yerel seçimlere tek başına katılma yönündeki iradelerini biraz daha netleştirdi. CHP Ankara İl Başkanı ise anadolugazete.com.tr’ye yaptığı açıklamada ‘Ankara Adayımız muhtemelen yine Mansur Bey olacak’ demişti. Bu konuda nasıl bir politika uygulanacak, mutabakat var mı?

“Mansur Yavaş ile görüştüm. Mansur Yavaş yeniden aday olmak istiyor. Ben de adaylığının devam etmesinden yanayım. Genel Başkanımız, zaten ‘Ankara’nın adayı Mansur Yavaş, İstanbul’un adayı Ekrem İmamoğlu olmalıdır.’ diye beyanatta da bulundu. Genel Başkanımız, 4 Ağustos’ta Erzincan Tercan’da belediye başkan adayımızı ilan edecek. Biz bir an önce belediye başkan adaylarımızı ilan edip yerel dinamiklerle bir ittifak kurmamız gerekiyor.

“CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI KONUSU SÜREKLİ TARTIŞILDIĞI İÇİN KAYBETTİK”

-4 Ağustos’taki belediye başkanları ilanı CHP Genel Başkanlığı tartışmalarını bitirir mi?

“Adem Bey, ‘Tartışmalara devam edelim’ demek, aslında ‘Yerel seçimlerde de başarısız olalım.’ demek. Cumhurbaşkanı seçimini kaybetmemizin altında yatan temel nedenlerden birisi parti içinde ve parti dışında, cumhurbaşkanı adaylığı konusunu sürekli tartışıp gündemde tuttukları için hazırlık yapamadık ve kaybettik. Şimdi aynı hataya düşmemek gerekiyor! Önümüzde bir yerel seçim, bir de kurultay var. Parti yönetimini belirleyecek olan kurultay, yerel seçimleri belirleyecek olan da halkın kendi iradesidir. Söz, yetki, karar Ankara halkında, Sincan halkında ya da Etimesgut halkında olmadığı müddetçe kiminle ittifak yaparsanız yapın seçim kazanamazsınız. Yapılması gereken iş; yerel dinamiklerle yan yana gelmektir. Burada AK Parti’ye oy vermiş vatandaş da MHP’ye oy vermiş vatandaş da İYİ Parti’ye, CHP’ye oy vermiş vatandaş da ‘Ayşe Hanım’ın adaylığında’ ortaklaşabilir. Önemli olan hangi partiden olduğu değil, adayın o beldeye neyi vadettiğidir, nasıl bir yönetim vadettiğidir. Kişi ‘Kendi başına karar alacağım.’ diyorsa kimi getirirseniz getirin, onun da mevcut siyasal yapıdan bir farkı olmaz.”

“ÜSTTE KURULAN İŞBİRLİĞİNİN SONUÇ VERMEDİĞİNİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE GÖRDÜK”

-Yerel seçimlerde Millet İttifakı’nın iş birliği olmaması halinde özellikle Ankara ve İstanbul’u kaybetme riski görüyor musunuz?

“İşbirliği olacak, vatandaş bu iş birliğini sağlayacak. Üstte kurulan işbirliklerinin sonuç vermediğini cumhurbaşkanlığı seçiminde gördük. Önemli olan aşağıda (tabanda) iş birliğini kurabilmektir. Tabii ki partilerin kararı önemlidir, partilerin yan yana durması önemlidir. Mansur Yavaş aday olduğunda İYİ Parti’ye oy vermiş seçmen Mansur Yavaş’a neden oy vermeyecek? ‘Ankara’yı yönetemez mi’ diyecek?”

“DAVUTOĞLU’NUN SÖYLEDİĞİ DOĞRU BİR ŞEY”

-Tabii her parti kendi adayını çıkardığı zaman ortaya farklı sonuçlar, farklı denklemler çıkabilir… Diğer yandan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “En son tercihimiz CHP’den aday olmaktı.” sözleri çok tartışıldı. İttifak içindeki Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi milletvekillerinin CHP listelerinden seçilmeleri ise tartışılmaya devam ediyor. Bunu göz önünde bulundurarak Sayın Davutoğlu’nun açıklamasını nasıl yorumlarsınız?

“Sayın Davutoğlu’nun açıklamasını iyi irdelersek söylediği şu: ‘Ben mütedeyyin kesimleri, muhafazakâr kesimleri CHP’ye oy vermeye ikna edemeyebilirim, dolayısıyla Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi hatta İYİ Parti ile ittifakın içinde olarak seçime girelim.’ Aslında söylediği doğru bir şey! Diyor ki ‘CHP’ye oy vermeye ikna edemeyebilirim ama DEVA Partisi, Gelecek Partisi ya da Saadet Partisi adıyla seçime girersek bu kesimi ikna edebiliriz.’ Ahmet Davutoğlu’nu doğrulayan nedir? AKP yüzde 7 puan kaybetti. Bu kayıp nereye gitti? Cumhur İttifakı havuzunda kaldı. Eğer bu partiler seçime ayrı girmiş olsalardı bu 7 puan oraya akardı. Şimdi bunun neresi yanlış? Bu, CHP’yi kötülemek için söylediği söz değil. Aslında bu partiler kendilerini test edeceklerdi; fakat bu dört parti bu konuda mutabakat sağlayamadı. Benim şahsi görüşüm de o partilerin kendi adıyla seçime girmesiydi, doğru olan buydu. Hem CHP kendi listelerinde CHP’lilerin oy vermeye gitmemesinin ya da gönülsüz oy vermesinin önüne geçerdi hem de AK Parti’den ayrılan o yüzde 7’lik kesim bu tarafa kayardı. Düşünün, o yüzde 7’lik bu ittifakta olsaydı parlamento tablosu farklı bir sonuç doğururdu. Aslında Ahmet Davutoğlu burada yanlış bir şey söylemiyor.”

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.