Yürümeden Evvel Tekraren Sefer Düşünülmesi Gereken Dünyanın En Müthiş 10 Yürüyüş Yolu

Ijen Dağı’nın zirvesindeki krater hoş ancak içine dalmak istemeyeceğiniz turkuaz bir göl yer alır zira bu göl dünyanın asit oranı en fazla olan gölüdür. Volkandaki yüksek sülfür konsantrasyonu gölü asidik yapar ve gaz hali ateşlendiğinde parlak bir mavi tonunda yanar. Gölü ve mavi alevleri görme ihtimali yürüyüşçüler için epeyce cezbedici olsa da  krater içindeki hava zehirlidir, yani beşerler gaz maskesi takmalıdır.

İsviçre Alpleri’nde süratle eriyenTrift Buzulu’nda yürüyüş yapanlar 328 metre yüksekliğinde ve 558 metre uzunluğunda bir asma köprüden geçmek zorundadır. Tehlikeli görünse de  yapısal olarak sağlam olan köprü, eriyen buzul tarafından oluşturulan Triftsee Gölü’nün üzerinden geçmektedir. Birden fazla ziyaretçi teleferikle dağın bir kısmına çıkmakta; oradan da köprüye ve buzula yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşle ulaşmaktadır.

Hua Dağı’ndaki tahta yürüyüşü çoklukla dünyanın en tehlikeli yürüyüşü olarak nitelendirilir ve bu yürüyüş yeri dağın en yüksek zirvesinde yer alır. İsminden de anlayacağınız üzere, bu yürüyüş yolu ortalama bir insan ayağından çok az uzunlukta olan tahtaların dağa çakılmasıyla inşa edilmiştir. Baktığınızda rastgele bir güvenlik kıymetli yokmuş üzere gözükse de aslında yürüyüş yapanlar kendi hakimiyetlerinde olan bir emniyet kemerine bağladır.

Bu tahtalar birinci olarak  yaklaşık 700 yıl evvel Taocu rahip He Zhizhen tarafından kayaya çakılmıştır. O vakitten bugüne tahtalar değişmiş olsa da yer çekimine meydan okuyan tahtalar hala çürük görünüyorlar. Yol, dağın içinde inşa edilmiş Taocu bir tapınağa çıkıyor, ki burası da çıkmaz sokak, yani geri dönüş için de bir cins o tahtalardan geçmek gerekiyor.

Hua Dağı en çok tahta yoluyla ünlü olsa da başka patikaları da epeyce ürkütücü. Yürüyüşçüler ‘gökyüzü merdivenleri’ olarak bilinen ve neredeyse dikey olan taş merdivenler ve yanlış bir adımla dağın yamacından ölümcül  düşüşe yol açabilecek dar patikalarla çaba etmek zorundadır.

2,5 millik Constitution Lakes Parkı’na şayet bir gün yolunuz düşerse, burada çok farklı nesnelere(bedensiz oyuncak bebek başları gibi) şahit olacağınızı bilin. Bu garip yapıtın mimarı da 2011 yılında parkta bulduğu hurdaları sanatsal(?) bir biçimde bir ortaya getirmeye başlayan Joel Slaton. 

 Ziyaretçiler de bu parkla ilgili düzenlemeler yapabilir lakin yalnızca parkta bulunan gereçleri kullanma ve mevcut stantlara dokunmama kaidesiyle. Slaton 2019 yılında bir konuşmasında parkla ilgili: ‘Bu yol artık halk tarafından inşa edilen kamusal bir sanattır.’ dedi.

Fuji Dağı’nın eteklerindeki bu ormanda yılda yaklaşık 30 ila 100 kişinin intihar ettiği düşünülmektedir ve ormanda intiharı önleyecek birçok şeye girişilmiş olsa da hala dünyada  ikinci en yüksek intihar oranına sahip olarak hayli can sıkıcı bir rekora sahiptir (San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü birinci sırada yer almaktadır). 

Yürüyüşçüler, manyetik demirden epeyce varlıklı bu toprakta ki bu da rastgele bir teknolojik hareketin kesintiye uğrayabileceği manasına gelir, kendilerini ağaçlarla kaplı bu ormanda kaybolmuş hissedebilirler. Kaybolma ve bir cesede rastlama korkusuna ek olarak, tıpkı vakitte bu ormanın perili olduğu da argüman edilir. Bilhassa doğaüstü güçlere inanlar, Japon Mitolojisi’nde şiddetli bir vefatın yarattığı hayaletler olan yūrei’ye karşı gerisini kollamalıdır.

Angels Landing, Zion Ulusal Parkı’nın en ünlü dağ yürüyüşü yerlerinden biri olmasının yanı sıra en ölümcül yerlerinden biri de: 2000′ den beri 14 insanın ömrüne mal olmuş bir yer. Bu etkileyici kaya oluşumunda yürüyüş yapmak, her iki tarafında da 1000 fitlik düşüşler olan jilet üzere ince bir sırt boyunca yürümeyi gerektiriyor, yani katiyetle yükseklikten korkan beşerler için bir yer değil. Güvenlik olarak da dik patikanın yalnızca birkaç metre genişliğinin olduğu kısımlarda tutunacak zincirler var ve nihayetinde de herkesi parkın harika görüntüsü beklemekte.

Yürüyüş yapılacak çok az etkin volkan vardır Nyiragondo Dağı da bunlardan biri lakin birebir vakitte en tehlikelilerinden de biri. Bu krater, dünyanın en büyük lav gölüne mesken sahipliği yapmakla bir arada yaklaşık 820 fit genişliğinde ve 1970 fit derinliğindedir(bu doğal olarak değişebilir). Nyiragongo birkaç on yılda bir patlayarak yakındaki Goma kentinde vefat ve yıkıma neden oldu. Kayıtlara nazaran en son patlama Mayıs 2021’de gerçekleşmiş ve rastgele bir ikaz yapılmadan meydana gelmiştir.

Tehlikeye karşın, fokurdayan lav gölüne şahit olmak yürüyüşçülere hayli cazibeli geldiği için volkana gitmeye devam ediyorlar. Yanardağın 11,385 fit yüksekliğinin tamamını yürümek kolay bir iş değil ve lavların parlak bir biçimde parlayacağının garantisi yok. Park bekçilerinin doruğa çıkmayı başaranlar için bir uyarısı var: Daha âlâ görebilmek için eğilmeyin, zira bunu yapmak insanların düşerek ölmesine neden oldu.

Herhangi bir yağmur ormanında yürüyüş yapmak parkta yürüyüş yapmak değildir, evet lakin Kolombiya ve Panama ortasındaki sonu kapsayan Darién Gap, en tehlikeli yağmur ormanı yürüyüşü olabilir. Buna karşın 2022 yılında 250,000 göçmen daha düzgün bir hayat umuduyla Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmek için buradan geçti. Bölgeye ‘boşluk’ olarak isimlendiriliyor ve bunun nedeni, Pan-Amerikan Otoyolu’nda 66 millik gerçek bir boşluk olması; yabanî tabiatın içinden bir yol inşa etmek çok kıymetli ve etrafa çok ziyan vereceği için bu yol yapılmadı. 

Bu ormanda yürüyüş yapmak demek, ırmaklardan ve bataklıklardan geçmeyi ve çoklukla yüksek sıcaklıklarda dik yokuşları tırmanmak demek. Ayrıyeten hastalık taşıyan böceklerden zehirli yılanlara kadar uzanan ölümcül yabanî ömürle da gayret etmek gerek. Çeşitli 16. ve 17. yüzyıl sömürgecileri burayı fethetmekte başarısız olmuş ve yıllar boyunca sayısız kaşif burada hayatını kaybetmiştir.

Yağmur ormanlarından geçen en kolay rota şu anda bir gerilla kümesi olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) tarafından denetim edilmektedir. Bu rota tıpkı vakitte silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan şahıslar tarafından da kullanılıyor. Açıkça söylemek gerekirse: Öldürülmek, Darién Gap üzerinden geçen beşerler için gerçek bir risktir.

Etiyopya’da çok sayıda kayaya oyulmuş kilise vardır ve en görkemlilerinden biri, yerden birkaç yüz metre yükseklikteki bir uçurumun yüzüne oyulmuş olan Abuna Yemata Guh’dur. Aşağıdaki vadide yapılan bir yürüyüşün akabinde, kiliseye gelen ziyaretçiler rastgele bir güvenlik donanımı olmadan uçuruma tırmanmak zorundadır,bunun için de hangi köşelerin âlâ el ve ayak tutuşları yaptığını tavsiye edecek rehberler vardır ve monolit kutsal toprak olduğu için beşerler tırmanışı çıplak ayakla yapmalıdır.

Her ne kadar buraya tırmanış ölümcül gözükse de şimdiye kadar kimse ölmemiş. 50 yılı aşkın müddettir her gün tırmanışı yapan Peder Assefa 2019’da ‘Rota kutsanmış. Esirgeyici sevgilimiz düşenleri rüzgarıyla kurtarıyor. Yarı yoldan aşağıya, çıkıntıya geri dönüyorlar.’ dedi. İnsanlar kayaya tırmandıktan sonra, küçük kilisenin girişine ulaşmak için dar bir çıkıntı boyunca -bir tarafa yanlışsız büyük bir düşüşle- yalpalayarak ilerlemek zorunda.

Dikey bir uçurumun yamacında asılı kalmanın heyecanını yaşamak isteyen lakin gerçek tehlikenin de en az olmasını isteyen herkes İspanya’daki Caminito del Rey’e gitmelidir. Bu yürüyüş evvelden dar beton yürüyüş yollarında yapılıyordu. Lakin yıllar geçtikçe beton kırıldı ve geriye tehlikeli basamak taşları kaldı. Beş kişi öldüğü için 2000 yılında bu yolda yürümek yasadışı ilan edildi. Natürel ki bir dizi gözü pek yürüyüşçü tekrar de hayatlarını riske attı.