Gelin canlar bir olalım – Emine Baştuğ

Gelin canlar bir olalım – Emine Baştuğ
Yayınlama: 28.07.2023
6
A+
A-

“Şehrullahi’l-Muharrem” denilen yani “Allah’ın ayı Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı, ilahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı aydır.

Bugün aynı zamanda Hicri yılın ilk günüdür. Müslümanlar için dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır.

Alevi ve Bektaşi mümin canlar Muharrem ayında oruç ve yas tutarak ibadetlerini yerine getirirler.

Bu ayda İmam Hüseyin (As.) ve yaranlarının Kerbela’da (Bela Çölü) Yezit’in emri ile acımasızca şehit edilmeleri Ehli Beyt’i sevenlerin yüzyıllardır bu ayda yas tutmalarına sebep olmuştur.

“Olanda hayır vardır” diye boşuna denmemiştir. Üzerinden kaç yüz yıl geçse de bu şekilde anılması, unutulmaması içindir işte Ehli Beyt’e yapılanlar. Ondandır bu konu açıldığında Yezit taraftarlarının bile başlarını öne eğip, “Yok artık orada dur! O kadar da değil” demeleri. İşte bu yüzden biz bilmeyiz Allah bilir.

Her zamanki düşman güçler burada da sahneye çıkıp, Muharrem ayının sadece oruç ayı olduğunu yayarak bunun da içini boşaltma gayreti içine girmişlerdir. Halbuki Aleviler bu ayda su dahi içmeyip oruç tutarak İmam Hüseyin ve yaranlarının yasını tutmaktadırlar.

Görüyorsunuz sevgili dostlar anlatmaya gerek yok… Yine karıştırıcıların iş başında oldukları gün gibi ortadadır. Anlayamadığım şey tüm dünyanın Türk, Türklük ve Türk ırkı ile ne dertleri varsa yüzyıllardır bir türlü halleşemediler. Ortalığı karıştırsınlar da bunun Alevi, Sünni, Kürt, Türk olması hiç fark etmiyor, yeter ki ülkemizi bir şekilde tarumar etsinler…

Malum olduğu üzere yıllardır, Türklere saldırı kah aleviler, kah din ve dindarlar üzerinden, içeriden, dışarıdan son hızla devam etmekte olup, saldıra saldıra bir doymadılar…

Son zamanlardaki Çin’de Uygur Türklerine yapılan mezalimin yanı sıra asimile etme çabaları tüm dünyanın gözünün önünde cereyan etmesine rağmen, maalesef Türkiye’den bile şöyle adamakıllı, yüksek perdeden hiç ses çıkmaması kesinlikle gözümüzden kaçmış değildir…

Diğer dünya ülkelerinin kuyruk acısını anlarım da, bu konuda Türkiye’den ses çıkmamasını anlamadığım gibi maalesef bana hiç iyi şeyler düşündürmediğini de sizlerle paylaşmak isterim.

Ülkemizin, her ne kadar bizi yönetenler tarafından önem verilmese de şahane bir kültür mozaiği ile bezenmiş olduğunu belirtmek isterim. Örneğin yıllar öncesinden bugünleri öngörerek “Amerika katil katil” diye ünleyen rahmetli Aşık Mahzuni Şerif’i alevi diye nasıl sevmeyeceğiz, haydi söyleyin bakalım!

“Bir gün şu ülkenin başucuna bir not, yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. Çok tatlı uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım diyeceğim” sözünün sahibi ve her zaman ateist olduğunu bağıra bağıra söyleyen ya Aziz Nesin’i nereye koyalım! Bu örnekleri derinlemesine araştırma yaparak çoğaltabiliriz. Dünyada gerçekten de yoktur böyle bir efsane kültür mozaiği olan ikinci bir ülke…

Bence tek kıskanılacak ve gıpta edilecek yanımız tüm dünyanın erişmeye çalıştığı seviyeye bizlerin çoktan ulaşmış olmasıdır. İşte düşmanlarımız biliyorlar ki birlikten kuvvet doğar, hemen çalışmalara başlayıp, bizler daha fazla güçlenmeden ve bir türlü hazmedemedikleri bu birliği, beraberliği bozmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Bilindiği üzere emperyalist güçlerin elinde bu konuyla ilgili her zaman için birçok doneler, alternatifler mevcuttur. Amaçlarına ulaşmak için Örneğin 1980 ve öncesinde olduğu gibi kimi zaman polis veya askerin içine sızarlar, kimi zaman da din ya da mezhep üzerinden yürürler.

Ülkemiz son yıllarda ayyuka çıkan cemaatler, şıhlar, sahte şeyhler cenneti boşuna mı oldu sanıyorsunuz? Onlar bir takım olacak şeylerin sadece öngörüsüydü. Büyük fotoğrafa bakarsak şimdi de meyvelerini topladıklarını görürüz.

Görüldüğü üzere; içerde ve dışarıda bulunan düşmanlarımız yıllardır yumuşak karnımız olarak keşfettikleri işte bu mezhep ya da din üzerinden ülkemizi karıştırmak için inanılmaz bir gayret içinde olmuşlardır.

Sevgili dostlar; bu farkındalığımızın, bizim geleneğimiz, değerlerimiz, güzelliklerimiz, özelliklerimiz, çeşnimiz, yemeğimizin tuzu, baharatı olduğunu sakın unutmayalım, unutturmayalım. Bizler bu eşsiz kültürümüzden utanmamalı, aksine gurur duymalıyız.

Elimizdeki cevherin kıymetini bilelim, onu hoyratça çevrenin gazına ve dolduruşuna gelerek harcayıp heder etmeyelim derim ben.

Hepimizin de malumu olduğu gibi zaman zaman aleviler üzerinden ülkemiz kana bulanmak istenmiştir. Bu konuda başarılı olunduğu, birçok alevi vatandaşımızın can ve mal kaybına uğradığı bilinmektedir.

Bunu yaparken, Atatürk ve silah arkadaşları ile birlikte Alevilerin dedelerinin de omuz omuza vererek bu ülkeyi kurtarmak için canlarını hiçe saydıklarını düşünmeden, nankörce yapılmıştır hem de bütün bunlar! Peki, buna ne diyeceğiz…

Ayrıca; Yıllardır isteklerinin kabul edilmemesi, hatta gayrimüslimlere tevdi edilen hakların yarısının bile onlara verilmemesine rağmen, tıkır tıkır kelle başı vergi kesmeye devam ediyorsun! Peki, bunu nereye koyalım. Hatta bazen PKK tarafından şehit edilen alevi askerin cenazesine katılmaktan imtina eden bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuza inanmak istemiyorum biliyor musunuz? Ya bunu kafamızda, vicdanımızda ve yüreğimizde nereye oturtalım…

Neyse efendim, ben daha fazla kutuyu açıp da içinden kötü şeyler çıkmasına meydan vermeden yavaş yavaş huzurdan çekilmek istiyorum…

Tüm alevi vatandaşlarımızın matemleri matemimizdir diyerek, ibadetlerinin Allah katında kabul edilmesi ve bu güzel Muharrem ayı vesilesiyle düşmanlara inat birlik ve beraberliğimizin kat be kat artması temennisiyle; Devletle ve muhabbetle kalın…

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.