Luisa Capetillo. Kot pantolon giymekten mahkum edilen kadın aktivistin heyecan dolu macerası

Luisa Capetillo. Kot pantolon giymekten mahkum edilen kadın aktivistin heyecan dolu macerası
Yayınlama: 24.08.2024
1
A+
A-


Kahlo’nun bir aile fotoğrafında pantolon giyerek meydan okuyan bir duruş sergilemesinden veya De Burgos’un tek bir kelime yayınlamasından yıllar önce Capetillo, toplumsal cinsiyet normlarına meydan okuyan, sendikalı işçileri savunan ve vaaz ettiği sözlere uygun bir hayat yaşayan ilk Porto Rikolu feminist yazarlardan biri olarak kabul edilir. Ancak ölümünün üzerinden bir asır bile geçmemiş olmasına rağmen Capetillo’nun fikirleri ve başarıları büyük ölçüde “tarihin çöp kutusuna atılmış” durumda.

Capetillo’nun bir feminist ve sendika örgütleyicisi olarak katkıları kendi dönemleri için dikkate değerdi. Çok sayıda tutulan makale telif etti, bir gazete yayınladı ve cinsiyet eşitliği, evlilik kurumunun zararları ve sosyal sınıf adaletsizliği üzerine odaklanan dört kitap yazdı. Hatta erkek kıyafeti giyme suçundan “gururla” hapse bile girdi. Peki Capetillo nasıl bu kadar asi ve sesini yükselten bir anarşist haline geldi?

İspanyol ve Fransız göçmenlerin çocuğu olarak 28 Ekim 1879’da dünyaya gelen Capetillo, gençlik yıllarını Porto Riko’da keskin bir kültürel değişimin ortasında geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin İspanyol-Amerikan Savaşı’nın sonunda 1898’de Porto Riko’yu topraklarına katmasının ardından, mülkiyet, otorite ve aile yapısına ilişkin Amerikan tutumları yaygınlaştı. Capetillo bu yapıları temelinden sorgulamaya cesaret etti. Ancak, onun mirasını ortaya çıkarmaya başlayan çağdaş akademisyenler olmasaydı, başarıları ve radikal fikirleri tamamen silinecek ve unutulacaktı.

Capetillo, 1911’de en önemli eseri olan Mi Opinión’u yayımlandığında henüz 32 yaşındaydı. Félix V. Matos Rodríguez, İngilizce çevirisinin girişinde Capetillo’nun Porto Riko’daki ilk feminist açıklamayı ve Latin Amerika ve Karayipler’deki ilklerden birini ortaya koyduğunu açıklıyor. Rodriguez, Capetillo’nun kitapta, çalışma, eğitim, evlilik ve din alanları da dahil olmak üzere “kadınların gerçekten özgürleşebilmesi için sosyal ve ekonomik tahakkümün tüm yapılarında” köklü değişiklikler yapılması gerektiğini yazdığını belirtti.

Capetillo, kadınların toplumdaki ve evdeki rollerinin önemini vurgulayarak, kadınların ev kadını olmak ile sivil katılımları arasında seçim yapmak zorunda olmadıklarını savundu. Capetillo’nun toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların oy hakkının önemi konusundaki ateşli duruşu, Porto Riko’nun okur-yazarlık seviyelerine bakılmaksızın tüm kadınların oy kullanmasına izin vermesinden neredeyse 20 yıl önce ortaya çıktı.

Capetillo, Mi Opinión’u yayınlamadan çok önce, bir entelektüel ve işçi sınıfı destekçisi olarak gelişimi ailesi tarafından beslendi. Hiçbir zaman resmi bir eğitim almamış olmasına rağmen Capetillo evde eğitim görmüş, annesi ve babası ona okuma yazma ve Fransızca konuşmayı öğretmiştir. Her iki ebeveyn de kendi ülkelerinde iyi eğitim almış ve Porto Riko’ya taşındıktan sonra entelektüel çevrelere katılmışlardı.

Capetillo’nun Arecibo kentinde yetişmesi o gün için benzersizdi. Tek çocuktu ve romantik ilişkilerin her bir üyenin bağımsız kalmasına izin verirken aynı zamanda birleştirilebileceğine ilk elden tanık oldu. Ailesi hiç evlenmedi ve Capetillo da çocuk sahibi olduğu erkeklerle hiç evlenmeyerek bu geleneği sürdürdü.

Evlilik dışı çocuk sahibi olmak o dönemde tamamen duyulmamış bir şey olmasa da hoş karşılanmıyordu. Porto Riko, Karayipler ve Latin Amerika tarihçisi ve Dartmouth Mellon’da tarih alanında öğretim üyesi olan Jorell Meléndez-Badillo, Capetillo’nun ailesinin Avrupalı kökenleri ve eğitimleri nedeniyle muhtemelen daha az incelemeye maruz kaldığını açıklıyor.

Teen Vogue’a konuşan Meléndez-Badillo, “Bu dönemde, resmi sendikaları olmayan ve evlilik dışı çocuk sahibi olan insanlar vardı ama bunlar daha çok işçi sınıfından geliyordu ama Luisa’nın ebeveynleri sosyal sapkınlar olarak görülüyordu. Bence entelektüel geçmişleri nedeniyle 19. yüzyılın sonlarında Porto Riko’nun o sosyal ortamında sınırı aşan ve radikal olarak görülüyorlardı” diyor.

Birçok akademisyenin Capetillo’yu ilk kez tanıdığı kitap olan Luisa Capetillo, Pioneer Puerto Rican Feminist’te yazar Norma Valle Ferrer, Capetillo’nun ailesinin romantizm sevgisini ona aktardığını söylüyor. Entelektüel uyanışı Victor Hugo, Émile Zola, Leo Tolstoy ve anarşist eğitimci Madeleine Vernet’nin eserleriyle başlamış. Capetillo ile ilgili en etkileyici şeylerden biri, anarşizmi uygularken Hıristiyan olarak kalması ve Hıristiyanlığın anarşist felsefeyi takip ettiği konusunda ısrar etmesidir.

Capetillo, Mi Opinión’da “Hıristiyanlık özünde komünist anarşidir; ne ayrıcalıklara, ne dayatmalara, ne efendilere, ne hizmetçilere, ne de herhangi bir sınıf ayrımına müsamaha gösterir” diye yazmıştı.

Capetillo’ya göre ilkellik veya onun tabiriyle “doğal ilkellik” hiç de aşağılanacak bir şey değildi. Yukarıda ismi zikredilen eserinde aynen şöyle diyordu: “Hıristiyanlık, kardeşliği uygulayan ve örgütleyen, mal biriktirmeye ya da servet istiflemeye izin vermeyen bir inançtır. Nerede o ilkel Hıristiyanlık, nerede o gerçek komşu sevgisi? Vatikan tarafından, hakikati vaaz eden fedakâr ve adil insanın düsturlarının önüne kendi acımasız dogmalarını koyan rahip cübbesinin altında saklanmaktadır. Protesto etmek ve adil ve doğal olanla uyumlu bir yaşam biçimi aramak yerine, şu anda işlenen bu suçlara ortak mı olmalıyız?”

Capetillo’nun okuma ve yazma becerisi, 20 yaşında puro işçileri için gazete okuyucusu olarak prestijli bir işe girmesini sağladı. Eşitlik ve işçi haklarının önemini ilk elden orada gördü. O dönemde tütün işçilerinin yaklaşık %40’ı ve Porto Riko’daki tarımsal işgücünün %87’si okuma yazma bilmiyordu. Mesleğinin önemini ve kitapların insanları nasıl birleştirdiğini fark eden Capetillo, denemeler de yazmaya başladı. Okur olarak çalışırken, Capetillo aynı zamanda 1899 ile 1930’lar arasında Porto Riko’nun en önemli işçi örgütü olan Özgür İşçi Federasyonu’nun saygın bir yenilikçisi oldu. 1900’lerin başında Porto Rikolu işçiler, daha iyi ücret ve daha az çalışma saati talep ettikleri önemli bir şeker kamışı grevi de dahil olmak üzere çeşitli grevler düzenledi. Capetillo 1905 yılında, henüz 20’li yaşlarının başındayken, ilk işçi eylemine katılarak tarım işçilerini örgütledi. Daha sonra işçi grevlerine yardımcı olmak için New York City, Tampa ve Küba’ya gitti.

Capetillo, sendikal faaliyetleri sırasında sadece toplumsal cinsiyet normlarına karşı çıkmak için değil, aynı zamanda erkek egemen gruplara sızmak için de erkek takım elbiseleri giydi. Küba’da Capetillo erkeksi moda anlayışı nedeniyle tutuklandı çünkü Valle-Ferrer’in kitabında belirttiği gibi, “eksantrik giyim tarzı yoldan geçenlerin dikkatini çekiyor ve bir skandala neden oluyordu.”

Capetillo, erkek kıyafetleri giymenin daha rahat, hijyenik ve ev dışında roller üstlenen kadınlar için uygun olduğunu söyleyerek eylemlerini savundu. Capetillo, erkek kıyafeti giymesinin “medeni hakları çerçevesinde haklı olduğunu” da sözlerine ekledi. Fakat açtığı dava reddedildi.

Capetillo’nun bir sendika örgütleyicisi ve feminist bir yazar olarak yaptığı tüm çığır açıcı çalışmalara rağmen, kendisi büyük ölçüde tarihten silinmiş, bir radikal, bir anarşist ve bir kadın olduğu için reddedildiği iddia edilir.

Marquette Üniversitesi profesörü Stephanie Rivera Berruz, Capetillo hakkında ilk kez Stanford Felsefe Ansiklopedisi için Latin Amerika feminizmi hakkında yazarken bilgi sahibi oldu. Bu araştırma onun “Duyulmak için Yazmak” adlı makalesine ilham kaynağı oldu.

Rivera Berruz, Teen Vogue’a verdiği röportajda Rivera Berruz, Capetillo’nun görüşlerinin tarih kitaplarının kabul edemeyeceği kadar “radikal” olduğunu söylüyor. Arkasında yayınlanmış eserler bırakmamış olsaydı, muhtemelen başarılarına dair hiçbir belge olmayacaktı. Rivera Berruz’a göre Capetillo, “baştan aşağı bir aktivistti.”

Rivera Berruz, “Diğer pek çok kadın da benzer şeyler söylüyor ve dünyanın farklı yerlerindeki anarşist ve siyasi ağlarda hareket ediyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Emma Goldman gibi, onunla geçici olarak örtüşen ve 1869 ile 1940 yılları arasında çok benzer fikirlere sahip olan biri vardı. Ancak bu kişilerle ilgili dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, birçoğunun o dönemde anarşist sosyalist politikalar arasında kesişiyor olması idi” diyor.

Rivera Berruz, Capetillo’nun görüşlerinin eşitlik ve cinsel özgürlüğe, toplumumuzun bir asır sonra bile hala hesaba katmadığı bir şekilde öncelik verdiğini belirtti. Rivera Berruz, “Emek ve çalışan insanlar için eşitliği merkeze almanın ne anlama geldiğini ve bunun ne anlama geldiğinin cinsiyet çizgileri arasında nasıl farklı şekillendirildiğini ciddiye almamız gerekiyor. Bu, eşitsizlik sorunlarımızın sadece bir boyutudur” diye yazmıştı bir yazısında.

Rivera Berruz, Capetillo’nun eşitlik araştırmasının en değerli yönünün, bunu yakın ilişkiler ve evlilik bağlamına yerleştirmesi olduğunu söylüyor. Capetillo evliliği “bir aşk teklifi” olarak adlandırıyor ve evliliğin sözleşmeye dayalı biçiminin kaldırılması gerektiğini düşünüyordu. Capetillo’nun hayatı görüşlerini yansıtıyordu; iki çocuğu vardı ve hiç evlenmedi. Meléndez-Badillo’a göre o “Luisa yaşam tarzıyla kalıpları aşan bir kadındı. Özgür aşkı savunuyordu. Devrimi ve aynı zamanda işçi haklarını savundu. Kadınların bunu yapmaması gerektiği zamanlarda yazmaya cesaret etti.”

luis-reading-001.jpg

58c0772bbe1eb-5-0-800-410-001.jpg

960x540luisacapetillo-001.jpg

banner-borifrases-todaspr-luisa-capetillo-perone-1024x683-001.png